DİLEKÇE İLE İLGİLİ TAVSİYELER:
BU DİLEKÇEYİ VERMEDEN ÖNCE AŞI-TOPUK KANI RED DİLEKÇENİZİ ( İadeli taahhütlü mektup ile) GÖNDERMİŞ OLMANIZ DAHA YERİNDE OLUR (Bu konuda bir dilekçe örneği hazırlayıp paylaşılmıştır) Böylece Aile Sağlığı Merkezi, İl Sağlık Müdürlüğü yahut kolluk görevlilerinin; “Biz aydınlatma vazifemizi yapıyoruz, talimatı uyguluyoruz, şikâyetçi aile bize rahatsız olduğunu belirtmedi vs.” şeklindeki kendini savunma yolları kapanmış olur.
Her aile bu dilekçeyi kendine göre düzenlemelidir, kendi yaşadığı olay ile bağdaşmayan açıklamaları-iddiaları-suçlamaları dilekçeden silmelidir, burada yazılmayan ailenin yaşadığı olaylarda özetlenerek, abartılardan kaçınarak yazılmalıdır. (Bir avukatın yardımından yararlanmanız tavsiye olunur.)
Annenin şikâyetçi olması daha iyidir, genellikle mağdur olan annedir, özellikle anne lohusa döneminde olduğu için bu baskı ve manevi rahatsızlık anne için daha fazladır, babanın mağduriyeti 2. Derecede olduğu için ve tanık olmasının daha faydalı olur.
Ama babanın mağduriyeti de varsa veya daha ön planda ise onu da şikâyetçi olarak gösterebilirsiniz. Yani anne ve baba beraber şikâyetçi olabilir yahut baba tek başına şikâyetçi olabilir.
Tanığınız olsa iyi olur, (Komşu-akraba-arkadaş vs.) ancak tanık olmasa da; “Aile Sağlığı Merkezinin matbu ret formu imzalandıktan veya aile kendi ret dilekçesini gönderildikten veya telefondan ret mesajı gönderildikten yahut aileye tedbir kararı verilmesi için dava açıldıktan sonraki yapılan aramalar, gelen mesajlar (Bizce) suçun oluşması için yeterlidir, çünkü burada ailenin topuk kanı-aşı-işitme testi-kalça testi vs. konusundaki tavrı nettir ve bu konu ile ilgili artık rahatsız edilmek istemediği açıktır, bundan sonra ilgili memur ev sağlık görelilerince yapılacak arama-eve gelme, evrak yollama gibi şeyler bu kapsama girer, hatta İl Sağlık Müdürlüğü-Sosyal hizmetler size mahkemeye ilişkin kararları gönderse dahi bu böyledir, çünkü mahkeme evraklarını tebliğ etmek Aile Sağlığı Merkezlerinin, il Sağlık Müdürlüklerinin veya Soysal Hizmetlerin görevi değildir, hukuki olarak da bunların kararı size elden vermesi-mail atması adli tebligat yerine de geçmez (Mahkemenin iş yoğunluğu sebebi ile tebligatı geç göndermesini önün geçmek için bu yapılıyor ama bu hukuksuzdur)
İtiraz-istinaf süreniz de İl Sağlık Müdürlüğü-Aile Sağlık Merkezlerinin vs. size kararı elden vermesi veya mail atması ile başlamış olmaz. Usulüne uygun tebligat; Mahkeme kararının direk adli bir memurun örneğin mahkeme mübaşirinin veya PTT memurunun imza karşılığı size tebliğ etmesi ile (Yahut sizin yokluğunuzda muhtara tebligatı imza karşılığı bırakması ile) başlar.
Eğer rahatsız edildiğinize dair ses bir kaydı aldı iseniz bunu bir flaş diske koyarak savcılığa verebilirsiniz, (Eğer içerik hakaret içeriyor ise, bu delil olarak kullanılabilir, bu konuda Yargıtay kararı vardır.) Telefon geldiğinde sesi yanınızdaki komşunuza-arkadaşınıza dinlettirerek veya ses kaydını (Telefonunuzdaki arayan numarayı ve tarihi de göstererek) dinleterek de bir tanık temin edebilirsiniz, daha sonra bu tanığı mahkemede dinletebilirsiniz, bu daha yerinde olur, çünkü şikayet ettiğiniz kişilerin “Ses kaydının izinsiz alındığınız, kanuni delil olmadığı vs.” itirazı ile karşılaşma ihtimalinizi engellemiş olursunuz.
Telefon geldiğinde baştan kayda aldığınızı söylerseniz ve buna rağmen karşı taraf konuşur ise bu tamamen yasal bir dinleme olur, ancak Yargıtay’ın hakaret ve tehdit iddiasının başka şekilde ispat edilememesi halinde izinsiz alınan kayıtları delil olarak sunmanın kişisel verileri izinsiz kaydetme suçu olmayacağına dair kararı da vardır. Şayet açık bir hakaret ve tehdit içermiyorsa ses kayıtlarını mahkemeye sunmamak, burada söylenenleri unutmadan net bir şekilde yazıya dökmekte kullanmak ve tanıklara dinletmekte kullanmak (Sonra o tanığı mahkemede dinletmek) daha yerinde olur.
Şikâyet dilekçesine mutlaka nüfus kâğıdı fotokopisini ekleyiniz.
Dilekçede (NOT:… ) ile başlayan parantez içindeki yerler açıklamadır, okuyup dilekçe ona göre düzenlendikten sonra silinmesi unutulmamalıdır. Veya; ile başlayan bölümleri yada arasına (/ ) işareti koyulan yerler seçimliktir, sizde hangisi var ise onu kullanınız. Ör; Polis veya Jandarma, Polis/Jandarma. İkisi de varsa ikisini de yazınız.
(Bu açıklama da dilekçeye dâhil değildir, açıklamayı dilekçeyi düzenledikten sonra silmeyi unutmayınız)
---------------------------------------------------------------------------
………………………. CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
MÜŞTEKİ/MÜŞTEKİLER : 1-) Ayşe KORKMAZ (TC. …………..)
Adres: Tel:
2-) (TC. ..………)
Adres: Tel:
ŞÜPHELİLER : 1-) ………………. Numaralı telefondan şahsımı arayan ………… Aile Sağlığı Merkezinde hemşire/Doktor olarak görev yaptığını anladığım/kendisini……….. şeklinde tanıtan kişi ve ona talimat veren yetkili amiri.
2-) ……………….. Numaralı telefondan şahsımı arayan …………. İl Sağlık Müdürlüğünde memur olarak görev yaptığını anladığım kişi ve ona talimat veren yetkili amiri.
3-) ………………… Numaralı Telefondan şahsımı araya ……………. İl/İlçe Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde görev yaptığını anlaşılan memur ve ona talimat veren yetkili amiri.
4-) …………… Polis Karakolu memuru…../ …………. Jandarma Karakolu görevlisi ve ona talimat veren yetkili amiri.
SUÇ : Huzuru bozma, Israrlı takip, hakaret, tehdit, görevi kötüye
Kullanma, konut dokunulmazlığının ihlali (NOT: İlgililer sadece kapıya kadar gelmiş içeri
girmek için baskı yapmışlar ise) ve sayın savcılığın taktir ettiği diğer suçlar.
SUÇ TARİHİ : …………………..
AÇIKLAMALAR
1-) ………………. Tarihinde ………….. isimli Aile Sağlığı Merkezi/…………. İl Sağlık Müdürlüğü/ …………..İlçe Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden aradığını bildiren ve ……….. numaralı telefondan şahsım aranmış ve çocuğumuz …………………. TC. numaralı, ……………….. KORKMAZ’ın topuk kanı vermediğim/İşitme testi yaptırmadığım/ Aşı yaptırmadığım gerekçesi ile ……………. İsimli ………. Numaralı Aile Merkezine çocuğumu getirmem istenmiştir.
2-) İlgili şahsa/şahıslara; topuk kanı vermeyeceğimiz/İşitme testi yaptırmayacağımız/ Aşı yaptırmayacağımız sözlü olarak belirtildiği/Mesaj ile belirtildiği/…………. Tarihlinde aşı/topuk kanı/işitme testi reddi formunu imzaladığımız/………… tarihinde iadeli taahhütlü olarak aşı-topuk kanı reddi dilekçesi gönderdiğimiz, ayrıca bunu mail /mesaj ile teyit ettiğimiz halde (yahut hakkımızda …………… Aile Mahkemesine tedbir isteminde bulunulduğu halde);
a-) …………………… tarihinde ……………. Numaralı telefondan aranarak,
b-) …………………… tarihinde ……………. Numaralı telefondan aranarak (NOT: Kaç defa hangi telefon ile aranıldığı ve arayan telefon numaraları tek tek yazılmalı ve telefonun ekran fotosu alınarak dilekçenin arkasına eklenmeli, bunlara EK-1 şeklinde numara verilmeli, dilekçe arkasına da aynı numara üstüne yazılarak eklenmeli)
c-) ……………………. Tarihinde kapımıza jandarma/polis memuru yollanarak ve/veya kapımıza …………. Aile Sağlığı Merkezinden gelinerek, …………. İl Sağlık Müdürlüğünden gelinerek…
TARAFIMIZ RAHATSIZ EDİLMİŞ, şahsıma “Topuk kanı vermez/ Aşı /İşitme testi/Kalça testi yaptırmaz isem-isek; “Çocuğunu elinden alırız, çocuklar 18 yaşına kadar devletin malı/devletin tasarrufunda vs. /Seni hapse attırırız/Kapına polis-jandarma yollarız, sen çocuğunu tehlikeye atıyorsun, şerefsizlik yapıyorsun vs.” şeklinde TEHDİT ve HAKARETLER EDİLMİŞTİR.
3-) Ayrıca bu şahıslar daha sonra şahsıma matbu aşı-topuk kanı ret formunu imzalamam için baskı yapmış, bu formu imzalamamın yasal zorunluluk olduğunu iddia etmişlerdir. Halbuki ben kendi aleyhime bir evrak imzalamak zorunda olmadığımı bilmekteyim.
4-) Bunun yanı sıra ……….. Aile Sağlığı Merkezinde çalışan Aile Hekimi ……….. benim hakkımda polis karakolunu (yahut jandarmayı/Savcılığı) arayarak hakkımda hukuksuz bir şekilde “Beyaz kod” ihbarında bulunmuş, benim Aile Sağlığı Merkezinde olay çıkarttığım asılsız bir şekilde iddia etmiştir.
5-) Aile Sağlığı Hekimi ……….. benim ( NOT: Veya Eşimin, veya benim ve eşimin) polis karakolunu/Jandarmayı arayarak Ailenin ve çocuğun tehlikede olduğu, aile içi şiddet yaşandığı şeklinde haksız bir şekilde ihbarda bulunmuş ve polisin/Jandarmanın evime gelmesine (NOT: Yahut karakola çağırılmamıza) haksız bir şekilde sebebiyet vermiştir, bu durum konu-komşu karşısında suçlu gibi gözükmememize, psikolojimizin bozulmasına sebebiyet vermiştir.
6-) Bunun neticesinde lohusa ve emziren bir anne olmamın da etkisi ile PSİKOLOJİM BOZULMUŞ ve SÜTÜMDE KESİLMELER MEYDANA GELMİŞTİR ve tarafıma yapılan bu baskı neticesinde AİLE HUZURUM BOZULMUŞTUR, her an kapımıza gelinerek tekrar baskı göreceğimiz, çocuğumuzun elimizden alınacağı, çocuklarıma zarar vereceğini düşündüğüm aşı-topuk kanı-işitme testi uygulamasının zorla yapılacağı endişesi ile yaşamaktayım. Eşim …………, komşum……….., aile dostum……………, akrabam ………….. bu duruma şahit olmuştur.
7-) Her ne kadar ilgili memur/hemşire/doktor… kendisine verilen talimatı yerine getirdiği, tarafımızı bilgilendirmenin görevi olduğunu iddia edebilse dahi; benim bu konudaki ret iradem açık bir şekilde tarafımdan sözlü/yazılı olarak belirtikten sonra yapılan bu ısrarlı aramaların-kapıma gelerek yapılan baskıların aydınlatma görevinin sınırlarını aştığı, ailemizi baskı altına alarak şüphelilerin amaçlarına ulaşma niyetinde oldukları açıktır. İlgili şahısların bunu maaşlarındaki azalmayı engellemek amacı ile (NOT: Veya amirlerinin baskısı ile yaptığını tahmin etmekteyim yahut Aile Sağlığı Merkezlerinin her yaptıramadıkları topuk kanı testi ve aşı sebebi ile gelirlerinin düştüğünü bilmekteyim) (NOT: Yahut bunu açıkça söylediler) ancak bu sebepler şikâyet ettiğim şahısların yaptığı hukuksuz fiilleri meşru hale getirmemektedir.
8-) Çocukluk aşılarının zorunlu olmadığı konusunda bir tereddüt yoktur. Zaten AYM kararları da istikrarlı bir şekilde bu yöndedir. Topuk kanı uygulaması hakkında tedbir kararı verilebileceği yönünde bir AYM’si kararı olsa da, AYM’sinin sonraki tarihli farklı kararları da vardır (22/11/2017 tarih, 2014/4255 numaralı vs. ( https://www.haberturk.com/anayasa-mahkemesi-aile-rizasi-olmadan-topuk-kani-alinamaz-1782444 ) En nihayetinde AYM kararı hakkında karar verilen şahıslar için hüküm ifade edip, benim/bizim hakkımızda böyle bir karar verilmiş değildir.
9-) PCR yöntemi ile yapılan bu testlerin kesin sonuç vermediği, klinik hastalık bulguları olmadan sadece bazı maddelerin kanda tespiti ile erken teşhis ve tanı koyulmasının mümkün olmadığı, bunların genetik hastalıklar olduğu ve tedavisinin olmadığı, bu test ve tedaviler ile vaat edilen tek şeyin çocuğun daha konforlu yaşayacağı olduğu, bunun da bir kesinliği olmadığı, ilgili tedavilere rağmen hastalıkları ilerleyen-ölen çocuklar olduğu bilinmektedir.
10-) Ayrıca bu testlerin topuktan ve kan alınması yolu ile yapılmasının gerekmediği, örneğin idrar testleri ile de yapılabileceği, doğumdan kısa süre sonra topuk delinmesini enfeksiyon kapması gibi bazı risklerinin olduğu yönünde tıbbi görüşler de mevcuttur. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp; Bağışıklığın arka bahçesi 2 Sf.105-120 ve https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi /. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran; https://vitamingiller.com/besikden-mezara-saglik-yenidogan-tarama-testi-topuk-kani/) Üstelik bu taranan 6 hastalıktan 3 tanesine ilişkin tedavi-ilaç ücretlerinin çok pahalı (Ör: SMA 2 milyon dolar üstü) olduğu, bu konunun ticari yönleri olduğu da bir gerçektir. Ben ise çocuğumu …………. doktora muayene ettirmişmiş (Veya testleri de el sırtından yaptırmış) bulunmaktayım, çocuğum-çocuğumuz gayet sağlıklıdır, taranan hastalıkların hiçbirisine ait belirtiler kendisinde yoktur. (Bu yapılmış ise)
11-) Testlerin uygulanmaması “Yapılmayan binlerce hastalığa ilişkin diğer testler gibi” çocuğa zarar vermediği, bir suç teşkil etmediği tarafınıza malumdur. Bunun yanı sıra Anne-Baba (Kanuni temsilci) aydınlatılmış onamı olmadan çocuğa tıbbi müdahale yapılamayacağına dair çok sayıda kanun da mevcuttur. (1219 m.70/f. I - HHY m.24/f.I - Hekimlik Mesleği Etik Kuralları m.42, Bioetik Sözleşmesinin 6/2. Vs.)
12-) Netice olarak şüphelilerin velayetten doğan tıbbi müdahaleyi ret hakkımı kullanmam kapsamında topuk kanı-aşı ve sair……. Test-tetkikler hakkında ret kararımızı kendilerine açıkça bildirilmiş olmamıza rağmen, bu şahısların beni ve ailemi telefon ile rahatsız etmesinin, evime gelmesinin (NOT: kapıma polis-Jandarma ile gelmesinin) özelleşmiş olan “Sağlık Sektörüne/kendisine” iş ve gelir temin etmekten başka bir gerekçesi olmadığı görüşündeyiz. Tarafımıza yapılan bu baskı annen-babanın velayet hakkını yok sayan ve dayanağı, delili olmayan bir baskıdır. İş bu sebeple sayın savcılığınıza başvurma gereği hasıl olmuştur.
DELİLLER : Telefon kayıtları, tanıklar, ilgili mahkeme tebliğ ve kararları, ilgili İl Sağlık Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, Aile Sağlık Merkezi kayıtları ve sair hukuki delil.
HUKUKİ SEBEPLER : TCK 123, 125, 257 ve sair ilgili mevzuat.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda arz ettiğimiz sebepler ve Sayın Savcılığın takdir edeceği diğer sebepler ile;
1-) Uğradığımız manevi zararların ve yapılan baskının sütümün kesilmesi gibi sebepler ile çocuğa yansımasından kaynaklanan maddi manevi tazminat hakkımızı saklı tuttuğumuzu,
2-) Yargılama masrafları ile avukat tutmamız halinde vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini,
3-) Şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını, söz konusu fiilleri suç işleme saiki ile işlemeleri, organize şekilde hareket etmeleri hususunun dikkate alınmasını saygı ile arz ve talep ederim. Tarih: ….......
Baba (anne baba birlikte veya tek başına) (Anne)
Ali KORMAZ Ayşe Korkmaz
TANIKLARIMIZ : 1-) Ali KORKMAZ (Müşterek çocuk babası)
2-) Nedamet KORKMAZ ( Kayınvalidem)
3-) Vesile KALKAN (Kapı komşumuz)
DİLEKÇE İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:
Bu dilekçenin Aile Sağlığı Merkezi, İlçe Sağlık Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğüne ayrı ayrı gönderilmesinde fayda vardır. Ancak bu yazının asıl muhatabı bulunduğunuz yer İl Sağlık Müdürlüğüdür. Yani İl Sağlık Müdürlüğüne hitaben tek dilekçe yollansa da olabilir, ancak diğerlerine gönderilmesi (Biz bilmiyorduk) mazeretinin engellenmesi için faydalıdır.
Aile Sağlığı Merkezlerine yollanacak dilekçenin baş kısmı aşağıdaki şekilde olmalıdır. İl ve İlçe Sağlık Merkezlerine gönderilecek dilekçeye sadece o ilin ve ilçenin adı eklenerek “…. İl Sağlık Müdürlüğü, ……İlçe Sağlık Müdürlüğü” şeklinde olmalıdır.
Eğer Sosyal Hizmetler İl ve ilçe Müdürlüklerinden aranıyor iseniz, onlara da; “……..İlçesi Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, ………… İli Sosyal Hizmetler Müdürlüğü” başlıklarını ekleyerek ve size şahsi bilgileri doldurarak gönderebilirsiniz.
Bunlar elden de ilgili kurumlara teslim edilebilir ve bir kayıt numarası alınır ise delil olur, ancak dilekçenin kabul edilmesi esnasında tartışma yaşanmaması, dilekçenin sümenaltı edilmemesi, kaybolması için bu dilekçeleri İADELİ TAAHÜTLÜ MEKTUP ile gönderiniz. (Ayrıca kurumların mail adresleri var ise buradan da dilekçeyi tekrar gönderiniz, arayan telefon numaralarına; “Beni aşı-topuk kanı konusunda rahatsız etmeyiniz…” şeklinde mesaj da atınız.) Bu mektupların özelliği, mektup yerine ulaştığına dair tebliğ evrakı parçasının size geri gönderilmesidir. Bu evrakı saklamalısınız.
Bu tebligat yapıldığına dair evrak parçasının ve mail-mesaj gönderinizin ekran fotosunu saklamanızın faydası şudur; eğer bu dilekçeye (Mesaj-mail’e) gönderdikten sonra sizi çeşitli şekillerde arayıp-kapınıza gelip rahatsız ederler ise bu rahatsızlığı verenler hakkında savcılığa yapacağınız şikâyette delil olarak kullanabilirsiniz. Yani “Ben bu aşı-topuk kanı vs. testler konusunda görüşümü, bunları ret ettiğimi net bir şekilde ifade ettim, bu konuda rahatsız edilmek istemediğimi belirttim (Hatta bu konuda hukuki süreç de başlamış ise bunu da belirterek), buna rağmen beni defalarca (3-4 kez) telefon ile arayarak, kapıma gelerek çeşitli tehditler ile rahatsız ettiler, aile huzurumu ve psikolojimizi bozdular vs.” diyebilirsiniz. Bu delileri şikâyet dilekçenizin arkasına eklemelisiniz. (Bu konuda şikâyete ilişkin dilekçe örneği hazırlanmıştır.)
Bu aşağıdaki dilekçenin başlık kısmından başka; Tarih, sonuç ve istem kısmındaki çocuğun ismi, TC. Numaralarını, size rahatsızlık veren Aile Sağlığı Merkezi ve (Varsa) diğer kurum bilgilerini ve rahatsız etme tarihlerini de kendi bilgilerinize göre düzenlemelisiniz. (Not: Bu yazılar dilekçeye dâhil değildir, okuduktan sonra siliniz.)
-------------------------------------------------------------------------------------------------
Tarih: …………..
BURSA İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ’NE
İletilmek üzere
… İLÇESİ, 666… NUMARALI, … AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ’NE
KONU : Tüm AŞI UYGULAMALARI ve TOPUK KANI dahil (Zorunlu olduğu iddia edilen) bütün test ve tetkik ve tıbbi müdahalelerin REDDİ hakkındadır.
AÇIKLAMALAR : Velayet hakkını düzenleyen Türk Medeni Kanunu 335 ve devamı maddeleri gereğince çocuğun bakımı, dolayısı ile ona uygulanacak tedaviye karar verme hakkı anne-babaya aittir.
1219 sayılı Tababet Ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un m.70/f.I, c.1; “Tabipler… yapacakları her nevi ameliye için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatını alırlar…” demektedir.
Hasta Hakları Yönetmeliği m.24/f.I ; “Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir, hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır…” demektedir.
1999 tarihli Hekimlik Mesleği Etik Kuralları 42. Maddesi; “Reşit ve/veya mümeyyiz olmayan kişiler yönünden veli veya vasisinin aydınlatılmış onamı gerekir…” demektedir.
Yine Türkiye’nin imza koyduğu, TBMM de onaylanması sebebi ile kanun gücünde olan, tıp hukukuna ilişkin uluslararası anlaşmalardan:
-1981 tarihli Lizbon Bildirgesinin 5. Maddesi,
-1984 tarihli Avrupa’da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi 3/5. maddesi,
-1995 tarihli Bali Bildirgesinin 5. Maddesi,
-2003 tarihli Bioetik Sözleşmesinin 6/2. Maddesi,
-1964-2023 Dünya Tıp Birliği Helsinki Bildirgesi 25. Maddesi;
Tıbbi müdahale öncesinde; “… Yasal temsilcisinin (veli veya vasisinin) onayının alınması gerekir…” demektedir.
Ayrıca kan ve DNA (6698 Sayılı KVKK m. 6 ve devamı anlamında) insana ait en önemli kişisel veri olduğu için kanuni temsilci (Veli-vasi) izni olmadan alınamaz ve işlenemez.
Vücuda aşı zerk edilmesi veya topuğun delinerek kan alınması ise hiç şüphesiz tıbbi bir müdahaledir.
Anayasanın 17. Maddesi ise; “Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz…” demektedir.
Yukarıda saydığımız kanun maddelerinde aranan anne-baba “Kanuni temsilci (Veli-vasi)” izni genel olarak; yaralanmış, hasta ve tedaviye muhtaç çocuklar hakkındadır. Ağır hasta veya ağır şekilde yaralanmış çocuklara acil müdahale gereken durumlarda, ağır ve telafisi mümkün olmayan bir zararı yahut hayati tehlikeyi bertaraf etmek için kanuni temsilci izni aranmaksızın “AY. 17 maddesindeki tıbbi zorunluluk (Zaruret hali) kapsamında” açık yaranın dikilmesi gibi kesinlik arz eden tıbbi müdahaleleri yapmak mümkün iken, topuk kanı ve aşı uygulamasının hiçbir surette kanuni temsilci izni olmadan yapılması mümkün değildir, çünkü bunlar sağlıklı, klinik anlamda hastalık belirtileri göstermeyen çocuklara uygulanmak istenen, az veya çok zararı olan, fakat faydasına garanti verilmeyen “Koruyucu hekimlik-genel sağlık taraması” kapsamındaki uygulamalardır. (https://www.haberdebursatv.com/zorunlu-topuk-kani-uygulamasi-hukuka-uygun-mu/)
ÇOCUKLUK AŞILARI:
Çocukluk aşılarının zorunlu olduğu, cebren uygulanabileceğine dair açık bir kanun hükmü olmadığı gibi, Anayasa Mahkemesinin istisnasız tüm kararlarında ebeveyn (Kanuni temsilci) rızası olmadan çocukluk aşılarının uygulanamayacağı belirtilmiştir, bu konuda bir tereddüt yoktur.
TOPUK KANI:
Yeni doğan bebeklerden topuk kanı alınmasının zorunlu olduğuna dair (Açık ve doğrudan) bir kanun hükmü olmamak ile birlikte, Sağlık Bakanlığı topuk kanı hakkında 05.01.2024 tarihli, E-67414668-234.01.02-233296476 Sayılı bir talimatı yayımlanmış, bu talimatta 29.06.2016 tarih, 2014/4077 Numaralı “Ailenin topuk kanı alınmasını tıbbi gerekçe göstermeden reddetmesi halinde tedbir kararı verilebilmesinin Anayasayı ihlal etmediği…” yönündeki Anayasa Mahkemesi kararına dayanılmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 19/12/2023 tarih, 2020/22948 başvuru numaralı “Tıbbi gereklilik ortaya koyulmadan ikinci kez topuk kanı alınamayacağı…” yönünde bir kararı olduğu gibi, 22/11/2017 tarih, 2014/4255 numaralı, topuk kanının zorla alınamayacağı yönündeki alt mahkeme kararını kabulü mahiyetin de bir kararı da mevcuttur. ( https://www.haberturk.com/anayasa-mahkemesi-aile-rizasi-olmadan-topuk-kani-alinamaz-1782444 )
Sağlık Bakanlığının dayandığı 29.06.2016 tarih, 2014/4077 numaralı AYM kararı iki gerekçeye dayanmaktadır:
1. Gerekçe; 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3. Maddesinin (I) bendidir, burada; “Yeni doğan bebeklerin metabolizma hastalıkları için gerekli olan testlerden geçirilerek risk taşıyanların belirlenmesine ilişkin tedbirler alınır…” Demektedir.
Bu adı üzerinde sağlık personelinin hizmetlerini nasıl yapacağını düzenleyen bir kanundur, muhatabı halk değildir ve bu kanun lafzından (Sözcük anlamından) anlaşılan; “Sağlık Bakanlığı ve onun denetiminde olan sağlık hizmeti verenlerin bu testler için gerekli imkân ve altyapıyı sağlaması ve ihtiyaç duyanların hizmetine sunmasıdır.”
Bu kanun metninden; “Vücut dokunulmazlığını koruyan tüm hukuk mevzuatının, anne-babaya kanun ile tanınmış olan tedaviyi seçme ve tıbbi müdahaleyi ret haklarının yok sayılabileceği, topuk kanı vermek istemeyen ailelerin hastanede/sağlık ocağında esir tutulabileceği veya ailenin sağlık personeli, güvenlikçi yahut kolluk güçlerince etkisiz hale getirilerek, bebeğin anne kucağından zorla kopartılarak, bebekten topuk kanı alındıktan sonra aileye iade edilebileceğine…” dair bir anlam çıkarmak mümkün değildir. Zaten böyle bir anlam çıkartılması velâyet hakkının dolaylı olarak ortadan kaldırılması ve insan yavrusunun hukuken bir kobay statüsüne indirgenmesidir.
2. Gerekçe; “Söz konusu işlemin (Topuk kanı alınması) … sağlık açısından olumsuz bir etkiye yol açmadığı…” iddiasıdır, ancak bu doğru değildir; Yeni doğan bir bebeğin savunma sistemi henüz yeterince gelişmemiştir, kanı kolay pıhtılaşmamaktadır, normal insana göre enfeksiyon kapma riski yüksektir. Bu uygulamadan sonra çocukların acı çektiği, morardığı, enfeksiyon kaptığı gözlenmektedir. “Hele hemofili veya kombine immün yetmezlik (T hücre eksikliği) gibi” bağışıklık yetmezliği ile doğan bir çocuktan en az iki kez topuk kanı alınması, ardından gerek görülmesi halinde tüp tüp kan alınması hayati tehlike arz edebilmektedir. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran; https://vitamingiller.com/besikden-mezara-saglik-yenidogan-tarama-testi-topuk-kani/)
AYM’si gibi yüksek mahkeme kararları yeni davalarda (Emsal karar olarak) sunulabilir, ancak tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu kararlar ile bağlıdır denilemez, her şeyden önce Anayasa Mahkemesi de bir mahkemedir ve mahkeme kararları sadece o kararda adı geçen kişiler hakkında hüküm ifade eder, bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesi gibi yüksek mahkemeler her zaman kararından dönebilir ve genel görüşünü değiştirebilir, AYM’si genel görüşünü değiştirmese dahi, önüne gelen olayın farklı özellikler taşıması sebebi ile (O olaya özel) farklı bir karar da verebilir.
Bu sebeple idari ve adli makamlar (Özellikle) vücut bütünlüğüne müdahale içeren bir konuda ancak AÇIK VE EMREDİCİ bir kanun hükmüne dayanabilirler, devletin halk ile muhâtabiyeti ancak kanun ile olur. Vücut bütünlüğüne müdahale içeren ve zaruret içermeyen bu tür tıbbi uygulamalar idari talimatlar ve genelgeler ile asla halka zorlanamaz, bu tür genelge ve talimatlar (Diğer kanunlar ile çelişmeyen) bir kanuna dayanmak kaydı ile ancak ilgili bakanlığın idari personeli hakkında geçerli olabilir. (TCK m. 2- HHY m. 5/d,e,f ve m.22)
Üstelik topuk kanı tarama testleri ile tarafımıza bu hastalıkların doğru tespit edileceğine, kişisel verilerin korunacağına dair Sağlık Bakanlığınca (Ve kan örneklerinin gönderildiği özel şirketlerce) bir garanti verilmediği gibi, söz konusu ilaçlar ve tedavi yöntemleri ile hastalığın tedavi edileceğine yahut ilerlemesinin durdurulacağına dair bir garanti de verilmemektedir. Uygulamada çok sayıda yanlış teşhis ve tedaviye rastlandığı gibi, ilaç ve tedavilere rağmen hastalığı ilerleyen ve ölen çocuklara da rastlanmaktadır. Ayrıca bu taranan hastalıklardan bazılarının tedavisi çok pahalıdır (Ör: SMA ilacı Zolgensma 2 milyon doların üstündedir ve aileler bu tedavi giderlerini yurt dışı özel şirketlere ödemek için meydanlarda dilendirilmektedir.) Bunun yanı sıra bahsi geçen hastalıkların tek tespit yolu topuktan kan alınması da değildir. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp; Bağışıklığın arka bahçesi 2 Sf.105-120 ve https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi )
Topuk kanı testi 6000 genetik, 500 metabolik hastalıktan sadece (Nadir görülen) 6 tanesini tespit etmek için yapılmaktadır (1987 yılında fenilketonüri ile testler başlanmış, en son SMA 2022 yılında eklenmiştir), ailemiz bu 6 hastalığı testine izin vermediği için sorumlu tutulmak istenmektedir, pekiyi diğer hastalıkların test edilmemesinden kim sorumludur? Ülkemizde bütün test, ilaç ve tedaviler çocuklar için bedava mıdır?
AİLEMİZİN AŞI-TOPUK KANI VE SAİR (ZARURET ARZ ETMEYEN) TIBBİ MÜDAHALELERE ZORLANMASI SUÇTUR
Dolayısı ile zaruret ve kesinlik arz etmeyen, ticari yönleri de olan bu tür bir tıbbi müdahalelerin zorunlu olduğunu iddia etmek hukuken mümkün değildir, ancak ailesinin aydınlatılmış onamı (İzni) alınmadan, temyiz kudreti olmayan çocuğa aşı ve topuk kanı gibi tıbbi müdahaleler yapılması veya bu yönde aileye baskı yapılması suç teşkil etmektedir, şöyle ki:
1-Kan ve DNA 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 6. ve devamı maddelere göre bir insanın en önemli kişisel verisidir, izinsiz veya zorla alınması, izinsiz tıbbi deney ve bilimsel çalışmalarda kullanılması-işlenmesi, paylaşılması:
a-) TCK m. 86 (Kasten yaralama) 1-3 yıl hapis.
b-) TCK. m. 90 (İnsan Üzerinde Deney) 1-3 yıl hapis.
c-) TCK m. 135-139 (Kişisel verilerin izinsiz alınması, yayılması, yayımlanması) kapsamında, 2-4 yıl arası hapis cezasını gerektirir.
2-) Sağlık sektörü çalışanlarının aşı-topuk kanı uygulamasını reddeden ailelere; “Polis ile kapınıza geliriz, çocuğunuzu elinizden alırız… vs.” şekilde sözlü baskı yapması, sık sık telefon ile arayıp rahatsız etmesi yahut matbu topuk kanı ve aşı reddi formlarını “Zorunlu olduğu iddia edilerek” imzaya zorlanmaları ; “TCK m. 123/1 (Huzur ve Sükûnunu Bozmak) suçunu oluşturur, cezası; 3 ay- 1 yıl hapistir. Verilen rahatsızlık “Israrlı takip” derecesinde ise (TCK. 123/A) cezası; 6 ay-2 yıl arası hapistir.
3-)Rahatsızlık veren ve baskı içeren bu konuşmalar tehdit de içeriyor ise; TCK m. 106 (Tehdit suçu) cezası 6 ay -2 yıl arası hapistir.
4-) Ailenin hastane (Veya Sağlık Ocağında) güvenlikçiler (Veya polis) marifeti ile hapis tutulması; TCK m.109 (Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu) oluşturur, cezası 1-5 yıl arası hapistir. Bu suç cebir, tehdit kullanılarak işlenir ise hapis cezası 2 yıldan başlar, silah ile veya birden fazla kişi tarafından işlenir ise ceza bir kat arttırılır.
5-) Aşı-topuk kanı, maske takma uygulamalarını ret ettiği için doktorun (Yerine aynı nitelikte başka bir hekim bırakmadan) hastasını terk etmesi, muayene sırası gelmiş hastaya bakmaması, tarihi verilmiş doğuma girmemesi; Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi 18. Ve 19 maddesi, Hekimlik Meslek Etiği Kuralları 10. Ve 25. Maddesi, Hususi Hastaneler Kanunu 44. Maddesi atfınca; TCK. 257/2 (Görevi Kötüye Kullanma, 3 ay-1 yıl hapis) ve ayrıca TCK 122 (Nefret ve ayrımcılık, 1-3 Yıl hapis) suçlarını oluşturur. Hasta ölmüş ise (TCK m.85 Taksirle Öldürme suçu 2-6 yıl arası hapis) söz konusu olur. (Maddi, manevi tazminat davasından doğan haklar saklıdır.)
5-) Eğer bu suçlar kamu görevlisi tarafından işlenir ise, ceza yarı oranında arttırılır. Memura amiri tarafından verilen ve konusu suç teşkil eden emir (Yazılı olarak verilse dahi) yerine getirilemez, yerine getiren memur, emri veren amir ile birlikte ceza alır. (TCK m.24)
6-) Memuriyet sırasında işlediği kasıtlı suç nedeniyle bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olan memurun görevine son verilir. (Devlet Memurları Kanunu; 657/5 ve devamı.)
SONUÇ VE İSTEM : Tarafımız (Zorunlu olduğu iddia edilerek) …………………. Aile Sağlığı Merkezinden ……………… tarihinde aranarak (Yahut kapımıza gelinerek), ……………….. doğumlu, ……………………. TC. Numaralı müşterek çocuğumuz Büşra KORKMAZ’ın bebeklik-çocukluk aşılarının yapılması ve topuk kanı alınması ve sair……………. tıbbi uygulama ve testler için 06.07.2024 tarihinde ……………. Aile Sağlığı Merkezine (Yahut ……… Hastanesine) davet edilmiş bulunmaktadır.
Yaptığımız araştırma sonucu; aşıların koruduğu iddia edilen hastalıkları engellediğine ve aşıların zarar vermeyeceğine, topuk kanı testi (ve ……………… testleri) ile taranan hastalıkların kesin tespit ve tedavi edileceğine, kişisel verilerin korunacağına dair hiçbir (Hukuki-Tıbbi) garantinin Sağlık Bakanlığı ve özel olan aşı-test şirketleri tarafından verilmediği, ancak bu uygulamaların kesin olarak (Az veya çok) yan etkisi-zararı olduğunu, aşı ve topuk kanı (ve ………………. Uygulamasının) reddinin müşterek çocuğumuzun menfaatine daha uygun olduğunu anlamış/karar vermiş bulunmaktayız.
Bu sebeplerle Anayasaya ve yukarıda saydığımız yasaların ebeveynlere (Yasal temsilcilere) verdiği yetkilere dayanarak (Başta Topuk kanı alınması, Hepatit-B aşısı, K1- vitamini enjekte edilmesi olmak üzere) zamanı gelmiş ve daha sonra gelecek BÜTÜN (Zorunlu olduğu iddia edilen) TIBBİ MÜDAHALELERİ RET EDİYORUZ, bu konudaki irademizi net bir şekilde bildirmiş olduğumuzdan ayrıca tarafınızca hazırlanmış matbu “Aşı-topuk kanı ve sair ret formlarını” imzalamayacağız. Matbu formun imzalanmasının zorunlu olduğuna dair söylem; kanuni dayanaktan, hukuki temelden yoksundur, imza bir rıza beyanıdır, bu sebeple hukukumuzda “Zorunlu imza” şeklinde bir kavram yoktur. “Mutlaka matbu forma imza attırın” şeklinde bir idari talimata vatandaşların uyma zorunluluğu yoktur, ilgili sağlık personelinin “İmzadan imtina tutanağı” düzenlenmesi onları idari sorumluktan kurtarır.
Ayrıca bu yazının tarafınıza tebliğinden itibaren çocuğumuza (Aşı ve topuk kanı verilmesi dâhil) herhangi bir tıbbi müdahaleyi uygulamamız için veya “Matbu aşı-topuk kanı ve sair ret formlarını” imzalamamız için baskı yapılması, müşterek konutumuzun kapısına gelinerek yahut telefon ile aranarak rahatsız edilmemiz halinde, bu rahatsızlığı tarafımıza verenler (Emreden ve uygulayanlar) hakkında TCK m. 123/1, 123/A (Huzur ve Sükûnunu Bozmak-Israrlı takip) ve diğer ilgili kanunlar çerçevesinde suç duyurusunda bulunacağımızı, maddi manevi tazminat davası açacağımızı “ihtâren” bildiririz.
Anne Baba
Ayşe KORKMAZ Ali KORKMAZ
Yorumlar
Kalan Karakter: