Mescid-i Aksa’nın Kandillerinin Yağı Bitmesin!
Barbarlık, saldırganlık ya da terörizm… Yaşadığımız dünyanın şahitlik ettiğimiz en acı gerçeği. Büyük sözler, sert kınamalar, fiyakalı çıkışlar bir işe yaramıyor. Yıkılmış binalar, sönen ocaklar, ortalık toz duman, ölmüş çocuk bedenlerinin soğukluğunu izleyip duruyoruz.
Küresel güçlerin ego tatmini, dolandırıcılığın bir başka boyutu. İki, üç, hatta dört yüzlü insanlardan oluşan kahır ekseriyetin boy saldığı vahşetin sadece renk değiştirdiği yalan dünya!
Şiir neye yarar, söz neye yarar? Çocukların öldürüldüğü dünyada şiir yapılamaz demişti bir hak ehli. Vahşetin boyutu Belhüm Adal’den daha çukurda, insanlık ekranlardan seyre dalmış, hipnoz olmuş şekilde dünya! Savaş mı bu? Hayır. Açık bir hapishanede toplanmış üç milyon insanın üstüne bombalar yağıyor. Savaş değil bu soykırım. Sözün ve insanlığın bittiği noktadayız.
Çocukları korkutulmuş bir dünyada denizlerin ve gökyüzünün mavi, yeryüzünün yeşil olması bir anlam ifade etmiyor. Suların şırıltısı ninni olmuyor. Söylenen her söz boşlukta birer uğultuya dönüşüyor. Hayaller toz duman içinde yok olup gidiyor. Gelecek düşüncesi saman alevi olup uçup yok oluyor.
Filistin bir toprak parçası olmaktan çok daha fazla anlam taşıyor. İsrail bir devlet olmaktan çok daha farklı emelleri ifade ediyor.
Dünya nüfusunun 1,57 milyarı (%23) Müslüman olmasına rağmen, yaklaşık 50 ülkenin çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen tüm müslümanlar bir araya gelir 5.2 milyon Müslüman Filistin halkının zulüm ve abluka altında inlemesine sadece seyirci kalmaktadır. Kınamalar ile yetinmek bir anlam taşımıyor. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği insanlık açısından bir anlam taşımıyor. Güvenlik Konseyi’nin adım atmasını beklemek nafile ile iştigaldir. Adaletsizliği binlerce defa tescillenmiş ülkelerden, kurumlardan merhamet beklemek çok boş işler olarak görünüyor.
Peygamberimiz (s.a.s)’in eşi Hz. Meymune validemiz bir gün, “Ya Rasûlallah! Bize eyt-i Makdis hakkında bilgi verir misin?” der. Allah Rasûlü şöyle buyurur: “Orası mahşer ve menşer, yani yeniden diriliş yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Çünkü orada kılınan bir namaz başka yerdeki bin namaza bedeldir.” Hz. Meymune: “Peki oraya girmeye gücümüz yetmezse ne yapalım ya Rasûlallah” dediğinde Rahmet Elçisi şu cevabı verir: “Kandillerini yakmak için zeytinyağı, yakıt hediye gönderin. Kim bunu yaparsa oraya gitmiş ve namaz kılmış gibi olur.’’ (İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, 196; Ebû Dâvûd, Salât, 14.)
Not: Belhüm Adal; Yani; Güç ve kuvvetini kullanarak, masum insanların en doğal haklarını ellerinden almak ya da kullanmasına izin vermemektir. Kur'an-ı Kerim'de "hayvanlardan da aşağıda" olan bir insan grubundan bahseder. İşte o insanlara "Belhüm Adal" denmektedir.
Dr. Muzaffer Yurttaş
13 Ekim 2023 Cuma
Yorumlar
Kalan Karakter: