Ne demişti şair, "Geldikleri gibi gitmediler, kimisi bitini bıraktı, kimisi itini bıraktı, kimisi de piçini bıraktı ardında..."
Evet, Atatürk asılması gerektiği kadar vatanhaini asmadı, çünkü diktatör değildi, çoğunu affetti, onların büyük bölümü adını, hatta soyadını değiştirerek ihanet ettikleri bu topraklarda yaşamaya devam etti, çocukları da...
Öyle yüzsüzlerdi ki, Atatürk'ün kurduğu partiye bile üye olmaktan, delege olmaktan ve nihayetinde yönetici olmaktan imtina etmediler, memleketin dahilinde iktidara sahip olanların bazılarıyla birlikte gaflet ve dalâlet içinde şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit ettiler, etmeye de devam ediyorlar.
Ama artık dur demek gerekiyor, geldikleri gibi gitmeleri gerekiyor, CHP'nin bitlerinden kurtulması gerekiyor, CHP tabanının, CHP'ye gönül verenlerin de bunu can-ı gönülden istediğini biliyorum.
Yazımın bundan sonrasında kendi görüşüme değil, CHP'nin son 50 yılına tanıklık etmiş, 1980'lerin sonundan 2000'lerin başına kadar partinin bir çok kademesinde görev yapmış, düşüncelerine çok önem verdiğim değerli bir insanın, Ahmet Özger'in, sosyal medya sayfasında daha fazlasını bulabileceğiniz paylaşımına alıntılayarak yer vereceğim.
DELEGE SEÇİMLERİ, KONGRE SÜRECİ VE CHP'DE YAŞANANLAR
Peşinen kabul etmemiz gerekir ki, bu sorulara doğru yanıt verebilmek için, çuvaldızı başkalarına batırmadan önce iğneyi kendimize batırabilme yürekliliğini gösterebilmeliyiz, CHP'de yaşanan sorunların dönemsel değil, yapısal olduğu gerçeğini görebilmeliyiz.
Neden böyle bir giriş yaptığımı sözü fazla uzatmadan birkaç cümleyle özetlemek isterim:
-Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra bu Parti iyi yönetilememiştir.
-Kuruluş değerlerinden hızla uzaklaştırılmıştır.
-O günden günümüze dek Atatürk'ün koltuğunda oturanlar o koltuğun hakkını verememiştir.
-İçeriden ve dışarıdan saldıran karşı devrimcilere karşı parti yeterince korunamamıştır...
Uzun yıllardır kötü yönetiliyor dediğiniz CHP, hâlâ ayakta kalmayı nasıl başarmıştır ve benzeri gibi sorular sorulacağının ve acımasızca eleştirileceğimin de bilincindeyim, işte zurnanın zırt dediği nokta tam da budur.
CHP her ne kadar Sosyal Demokrat bir parti olarak tanımlansa da, tüm dünyadaki diğer Sosyal Demokrat Partiler ile kıyaslanamayacak kadar çok farklı bir hikayesi olan, Kurtuluş Savaşı'nın küllerinden doğan bir partidir.
-Antiemperyalisttir.
-Devrimcidir.
-Halkçıdır.
-Lâiktir.
-Devletçidir.
-Cumhuriyetçidir.
Bütün bu değerleri bayrağındaki 'Altı Ok' ile sembolize edilmiştir, tüm dünyada ezilen halklara da yol gösterici bir misyon üstlenmiştir.
İşte bu nedenlerdendir ki, her ne kadar saldırıya uğrasa da, bu saldırılar sonunda yolundan sapmalar gösterse de, hiçbir zaman tam olarak teslim alınamamış, kuruluş karakterinden kaynaklanan sağlam mayası çürütülememiştir.
En kötü zamanlarında bile bünyesinde barındırdığı yurtsever nüveler bu yıkıma izin vermemiştir.
O yüzden de, yüz yılı aşkın bir süredir ayakta kalmayı başarmış ve halkın başı zora düştüğünde sığınacağı bir liman olma özelliğini yitirmemiştir.
CHP ne zaman halkın çıkarlarını önceleyen politikalar belirleyerek yola çıkmışsa, işte o zaman başarıya daha çok yaklaşmıştır.
Buna en güzel örnek,
Ecevit'in "Toprak işleyenin, su kullananın" ve benzeri sloganlarla, emekçi halkın yanında tavır aldığı söylemlerle yola çıktığı ve zafere ulaştığı dönemdir.
Ne acıdır ki, halkın 'Karaoğlanı' Ecevit bile bu tutumunu kalıcı kılamamış, uzun yıllara yayamamıştır, halkın umutsuzluğu da o günlerde filizlenmiş ve sonrasında bu umutsuzluktan yararlanan egemen güçler darbe dönemlerini başlatmıştır.
Daha sonra CHP'yi ele geçiren siyasetçiler Baykal ve Kılıçdaroğlu ise partiyi iyice yörüngesinden saptırıp bu kara günlerin yolunu açmıştır.
Arada bir kaç iyi niyetli genel başkan, Erdal İnönü ve Altan Öymen partinin başına geçmeyi başarsa da, şer güçleri aşamamış ve uzun süreli partinin başında kalamamıştır...
Uzun yıllardır beni çok rahatsız eden bir söylem, sanki çok anlamlı bir sözmüş gibi dillere pelesenk olmuştur: "Aman kavga etmeyelim, birbirimize sarılalım, dışarıdan güçsüz görünmeyelim."
Parti ilkelerini ayaklar altına alanlarla mücadele etmeden başarıya ulaşmak mümkün müdür...
Hasılı kelâm, unutmamamız gereken en önemli konu şudur; bu mücadele sadece CHP'nin verdiği bir mücadele değildir, bir kaç soysuzun çekip gitmesi partiyi zayıflatmaz, tam tersine bu temizlenme halkın güvenini kazanmanın en etkili yoludur, çünkü bu mücadele tüm demokrasi güçlerinin ortak mücadelesidir ve onlarla birlikte başarılacaktır.
Ana fikrin, ana fikri; parti Kılıçdaroğlu ve avanesinden arındırılmalı, Genel Başkan Özgür Özel'e sahip çıkılmalıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: