Bir Tevhid Eylemi Oruç
Yayınlanma :
08.04.2022 13:58
Güncelleme
: 08.04.2022 13:58
Allahu Teala’nın bütün emirleri ve yasakları birer tevhid eylemi olduğu gibi
oruç da bir tevhid eylemidir.
Ey inanıp güvenenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı
gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Bakara183
Oruç , evimizdeki yemeği veya elimizdeki suyu canımız istediği halde ;Helal ve
mübah olmakla birlikte bize verilen nimetlerden dahi Allah Teala’nın emri ve rızası
için belirlediği süreler boyunca feragat edebilmektir.
Hicret’in ikinci yılında Bedir Savaşı’ndan önce farz olan oruç; ayetten de
anlaşıldığı üzere, ilk insandan itibaren bütün insanlara farz kılınmıştır.
İslam dini Adem (as) ile başlayıp Muhammed (asv) ile devam ettiğinden namaz,
oruç, zekât, kurban gibi ibadetler eski ümmetlerde olduğu gibi bizde de birer tevhid
eylemi olarak devam etmiştir.
Orucun maksadı sorumluluk bilinci olan takvaya ulaşabilmek için sakınmak ve
korunmaktır. Oruçla korunabilmemiz için tüm yapı, organ ve azalarımızla birlikte
duygu ve düşüncelerimizin de ihsan şuuruyla kullukta kararlı olma halini
sürdürmeliyiz.
Başlı başına bir disiplin olan oruç, riyanın karışmadığı ve yapay davranışların
bulaşmadığı en önemli ritüellerdendir. Nasıl ki her ritüelin bir yapılış şekli varsa,
orucun da kendine has kuralları vardır. Oruç tutmak temel anlamıyla yemeden,
içmeden ve cinsel yönelişlere girmeden sabah ve akşam arasını ihya etmek demektir.
Orucu yemek, içmek ve cinsellik bozar. Yalan, iftira, dedikodu, haksızlık,
kandırma…her türlü yanlış ve haram olan her şey insanı bozduğu gibi orucu da
katleder. Ramazanla orucun amacı arınma, tövbeyle temizlenme, empatiyle
diğerkâmlıktır.
Oruç Allahu Teala’nın helal kıldığı yemek, içmek ve nikahlı cinselliğin serbest
ve yasak olduğu zamanlara riayetle tevhidi bir yaşayış ortaya koymak her türlü
nifaktan, şirkten ve küfürden sakınmayı öğretir.
Oruç insanı heva, heves ve nefsinin kulu olmaktan koruyarak özgürleştirir. Oruç
tutmak nefsine hâkim olarak kendini tutmaktır.
Yoğun bir ruhi eğitim ve tekâmül kampı olan oruçla terbiye, ibadet ve kullukta
manevi inkişaflara, lezzetlere vesile olacaktır.
(O farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Ancak sizden kim hasta ya da yolculukta
olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde orucunu tutsun. İhtiyarlıktan yahut
şifa bulması ümit edilmeyen bir hastalıktan dolayı oruç tutmaya gücü yetmeyenler, bir
yoksul doyumu fidye versin. Bununla beraber her kim, yapmaya yükümlü olduğundan
daha fazla iyilik yaparsa bu onun için daha iyidir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız (zor
da olsa) sizin için daha hayırlıdır. Bakara 184
(Oruç tutmanız gereken o sayılı günler) Ramazan ayıdır ki insanlara yol gösteren
(kılavuz olan),rehberlik eden, doğru yola ait apaçık delilleri içeren, eğriyi doğrudan,
hakkı bâtıldan, imanı küfürden, helâli haramdan ayıran Kur'an o ayda indirilmiştir.
Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse, orucunu tutsun. Ancak hasta veya
seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler,
zorluk çekmenizi istemez. Bu da oruç günlerini tamamlamanız ve size doğru yolu
gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmeniz içindir. (Allah) şükredesiniz diye (size) bu
kolaylığı gösterir. Bakara 185
Allahu Teala’nın dininde güçlük yoktur. Allah orucu emretmiştir. Oruç tutma
şartları bulunan kimseler oruç tutarlar. Hastalık, yolculuk gibi geçici bir engelden
ötürü oruç tutamayan, sonra kaza eder. İhtiyarlık ve iyileşmeyen müzmin hastalık gibi
devamlı özrü olanlar fidye verirler. Her türlü zahmete rağmen kendi arzusu ile
gönülden Allah’a ibadet yapmak için oruç tutan ve hayır yapanlar övülmüştür.
Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki) gerçekten ben (onlara) yakınım.
Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O halde onlar da benim çağrıma
olumlu karşılık versinler ve bana inansınlar/güvensinler ki doğru yolu bulsunlar.
Bakara 186
Duanın sadece Allah’a özgü olması gerekliliği, ayetteki “Ben” zamiri ile iyiden
iyiye vurgulanmıştır. Allah; “Kullarım” ifadesini kullanarak insanlara karşı rahmet ve
şefkatle sahiplendiğini, kuşattığını gösterirken, “Ben onlara yakınım,” diye buyurarak
da buradaki “Ben” zamiri ile duaların yalnız ona has kılınması gerekliliğini de ortaya
koyuyor. Ayrıca dikkat edilmelidir ki “Onların duasını işitirim.” demiyor, “Dua edenin
duasına karşılık veririm.” buyuruyor.
Bu karşılık kulun istediğini vermek, iyiliğini istediğinden ve kul için kötü
olacağından duasını kabul etmemek, daha iyisini vereceğinden kulun istediği azla
yetinmemek şeklinde olabilir.
Bu yakınlığın arkasından da kullarının da kendi çağrısına olumlu karşılık
vermesini, yani Hakk’a karşı ilgili ve duyarlı olarak Allah’ın istediği şekilde, samimi
kul bilinci ve farkındalığıyla yaşamalarını istiyor.
Selam,dua ve muhabbetlerimle…
06/04/2020 Yunusemre Manisa
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: