BAŞBAĞLAR HEP AĞLAR…
Yayınlanma :
05.07.2022 12:16
Güncelleme
: 05.07.2022 12:16
Sivas´ta 2 Temmuz 1993´teki Madımak Oteli katliamından üç gün sonra Erzincan´ın Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde, akşam namazı için camiye giden yirmi iki kişi ve araziden köye gelen dört kişi zulmen kurşuna dizildi. Başbağlar Köyü Tunceli´nin Ovacık ve Hozat ilçeleriyle sınırdı. Aslında kuş uçmaz kervan geçmez dedikleri bir uzaklıktaydı. Erzincan´a gitmek için tam iki yüz dört kilometre yolları vardı. Sarp kayalıklarla çevrili Barasor vadisindeki en sonuncu köydü. Öyle ki bu köyden sonra yol bitiyordu. Vadiye bir tesbih tanesi gibi dizilmiş diğer köylerden tek farkı bir Sünni köyü olmasıydı. Köyde iki yüz on kadar hane vardı. Geçimlerini hayvancılık ve tarımdan sağlıyorlardı.
Başbağlar köylüleri komşuları gibi kendi halinde, kendi inançları ve kültürleriyle iç içe ama herkesle dost ve yardımlaşan bir halktı. Türkiye onca badire atlatmış ama köy siyasetin bölen dili yerine her zaman hemşehrilik ve kardeşliğe sarılmıştı.
5 Temmuz gecesinin gazisi olan şahitler olayı şöyle ifade ediyorlar: Başbağlar erkekleri her akşam olduğu gibi yine camide namazda buluştu. Kadınlar namaz sonrası yemek hazırlığındaydı. Sakin bir gündü. Birden köyün üç noktasında hareketlilik başladı. Köyün tam karşısındaki dağdan, köyü dünyaya bağlayan biricik yol ve köyün sırtını dayadığı dağdan silahlı gruplar inmeye başladı. Köyün ıssız sokaklarında gelen teröristleri görenler tehlikenin farkına varmıştı. Emperyalistlerin taşeron örgütü pkk yardım gelmesin diye yolu kesmiş, telefon irtibatını engellemiş, köyü kuşatıp içeri sızmıştı. Beş yüz kırk iki nüfuslu köy için sayıları kalabalıktı. Yaktıkları zulüm ve fitne ateşinin yanı sıra köyde çıkardıkları yangında beş kişi yanarak can verirken evler, ahırlar, hayvanlar yandı.
Teröristler ´daha buradayız´ diyerek köyden ayrıldılar. Sabah oldu, 14 saat sonra kolluk kuvvetleri olay yerine geldi. İmdada koşan komşu köyler ve hayatta kalan Başbağlılar yaralılar için ilkel sedyeler hazırlıyordu. Her taraftan çığlıklar, ağıtlar ve inlemeler yükseliyordu.
Yardım geldiğinde durum daha da garipleşti. Yanan evlerin enkazı dozerlerle temizlenmeye başlandı. Öylesine bir duyarsızlıktı ki evlerde yanarak ölen beş kişinin cesedine, izlerine bu garabet nedeniyle hiç ulaşılamadı.
Ölenler için insanlığa sığacak bir cenaze düşünülmemiş, ölenler bir çöp arabasına yüklenmişti. Daha da garibi köyde onca toprak ve arazi varken nereye gömülecekleri sorusuna bir türlü yanıt verilemiyordu. Sonunda bir kadın bağışçının arazisini vermesiyle cenazeleri defnedecek yer bulundu. Ne ilginçtir ki cenazeler köyden yirmi beş kilometre uzağa, bir karakolun adeta arka bahçesine gömüldü.
Pkk´lılar köyün üç noktasına bıraktıkları bildiride Madımak´ın intikamının alınacağını söylüyordu.Abdullah Öcalan yakalanıp Türkiye´ye getirildiğinde Başbağlar Katliamı soruldu. Öcalan´a göre Hogir kod adlı Cemil Işık aslında örgütün bölge sorumlularından biriydi. Örgüt içinde yargılandı ve öldürülmesine karar verilen aşamada örgütten kaçtı. Öcalan, Hogir´in Ergenekon´un Pkk içindeki ajanı olduğu görüşündeydi. İlginç bir iddiaydı. Başbağlar Pkk´nın gerçekleştirdiği bir katliamdı. Tanıklar bunu doğruluyordu. Ancak anlaşılmayan öldürülmesine karar verilen Başbağlar köylülerine neden kırk dakika propaganda yapıldığıydı. O telsiz mesajı kimden gelmişti? Hogir diye bilinen bu katil nasıl olup da Almanya´ya gidebilmişti? Halen merak konusu olmaya devam ediyor.
Başbağlar katliamının belki de en çarpıcı süreci yargılama aşamasında yaşandı. Anlaşıldı ki ölenlere ne doğru dürüst otopsi yapılmış ne de katliam silahları balistik incelemeye tabi tutulmuştu.
Kemaliye Kaymakamı Mustafa İlhan da olayın failleri,sebepleri ve sonuçları hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunarak Başbağlar´ın ortak acı olduğunu vurguladı.
İlhan, “Başbağlar bölücü terör örgütü pkk ile onu maşa olarak kullananların ve onların ortaklarının beraber gerçekleştirdiği bir katliamdır. Dışarda düşmanların, içerde hainlerin bu aziz millete karşı giriştiği bölme projesinin ilk basamağıdır. Ancak bu proje daha ilk başında burada gördüğünüz Başbağlarlı cesur yürekli insanlar tarafından akamete uğratılmıştır. Çünkü o hainler bu toprakları istediler, Başbağlarlılar inadına bu köyde yaşamaya devam ettiler. Güvenlik güçlerimizin karşısına çıkmayan zavallılar, bu köyde masum sivil insanları hedef aldılar. Ancak karşılarında vatanın kutsal bir toprak olduğunu bize öğreten bu yiğit insanların metaneti ile karşılaştılar. O nedenle şu anda şehadet makamı ile cennete bulunan şehitlerimize, gazilerimize ve bu köy halkına minnet borçluyuz. Bu minnetle biliyoruz ki Başbağlar, ortak acımızdır, yasımızdır. Bu acılara rağmen mertçe bir duruşla terk edilmeyen Başbağlar korkusuzluk demektir. Başbağlar milli onurumuzdur, vatan demektir.” diye konuştu.
1993 Türkiye için tam anlamıyla bir felaket ve kaos yılıydı. Adeta birileri düğmeye basmış ülke kana bulanmıştı. Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu ele aldığı önemli konular ve dosyalar sebebiyle bir suikaste kurban gitmiş, bu saldırıdan sadece üç gün sonra iş adamı Jak Kamhi bir saldırıdan kıl payı kurtulmuş, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis bugün bile şüpheyle karşılanan bir uçak kazasında Diyarbakır’a gitmek için Ankara’da bindiği uçağın Yenimalle’de düşmesiyle şehit olmuş, Cumhurbaşkanı Turgut Özal şimdilerde zehirlendiği iddia edildiği üzere aniden yaşamını yitirmiş, emperyalistlerin taşeron örgütü Pkk´nın ilan ettiği tek taraflı ateşkes Bingöl´de birliklerine giden silahsız 33 askerin şehit edilmesiyle bozulmuştu. Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, bir keskin nişancı tarafından Lice´de şehit edilmiş, o yıl terör olaylarında 6.956 eylemi yaşanmış, 538 şehit verilmiş, bölge halkı faili meçhul cinayetlerle adeta evlere hapsedilmiş, köyler boşaltılmıştı. Türkiye adeta adım adım kaosun ortasına çekilmişti.
Ülkemizde üç gün arayla bu topraklarda iki büyük acı yaşanmıştır. 2 Temmuz´da Madımak´ta yanan canlar, bizim canımızdı. 5 Temmuz´da bu topraklarda akan kan, bizim kanımızdı. O gün bu katliamı yapan eller, aynı ellerdi, aynı amaca hizmet ediyorlardı.
Bu güne kadar başaramadıklarını bundan sonra da Allah´ın izniyle başaramayacaklar. Başbağlar hepimizin acısıdır. Madımak Oteli de hepimizin acısıdır. Acıları yarıştırarak bir yere varamayız. Acıların, dökülen gözyaşlarının rengi yoktur. Biz birbirimizi ötekileştirerek, birbirimizi düşmanlaştırarak değil, birbirimizle kucaklaşarak, birbirimize sarılarak hep birlikte olarak inşallah bu katliamların arkasındaki güçleri de hüsrana uğratacağız. Milletimizin selametine, birliğine, beraberliğine, saadetine kast eden alçaklar varsa biz de onlara fırsat, ihtimal ve imkan vermemek için gayret göstermeliyiz.
Katliamın yaşayan mağdurlarından Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar:"Saldırıya ilişkin bazı sanıklara açılan davanın dört duruşması dönemin Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) devam ederken güvenlik bahanesiyle İzmir DGM´ye alındı. 24 duruşma sonra maalesef orada bir sonuç çıkmadı. Sivas Katliamı´ndan 3 gün sonra Başbağlar Katliamı yapılmış ve bu katliama da bir bildiri bırakılmış. Hiçbir terör örgütü bunun hazırlığını yapmadan, senaryosunu kurmadan 3 gün içinde Sivas neresi Başbağlar neresi yani gelip burada onun intikamını alacak kadar katliam yapılacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla bu önceden hazırlanmış senaryonun birbirini takip eden zinciridir."diye ifade etmiş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi´nde kurulan Terör Olaylarını Araştırma Komisyonu, Başbağlar´da yaşanan katliamı da araştırmıştı. Erzincan Valiliği´nin komisyona verdiği bilgilere göre , katliamın görünürdeki sebebinin Sivas´ta yaşanan olayların misillemesi olduğu kaydediliyor. Olayın asıl nedenleri ise şöyle sıralanıyor: "Sünni-Alevi çatışmasından siyasî bir kaos ortamı oluşturmak, bir kardeş kavgası, bir iç çatışmadan çeşitli cephelerin açılacağı bir yaygın ateş hattı oluşturmak, bölge halkını göçe zorlayarak sosyal çalkantıların doğmasına zemin hazırlamaktı.
Allah zalimlere dünyada fırsat vermesin, ahirette hüsrana uğratsın…
Selam olsun iyiliği teşvik edip kötülüğe engel olanlara…
Selam,dua ve muhabbetlerimle..
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: