Ne demişti üstad İsmet Özel, Bir Yusuf Masalı adlı eşsiz kitabında “Sızıyı gideren su. Suyun sızladığını kimseler bilmez.”
Sızı kimde, yara kimde, acı kime emanet. Her işaret her iz insanın olgunlaşmasına yanmasına vesile olur. Gülüşü güzel olanın çilesi çok olurmuş derler. Yana yana gülmesini öğrenir insan. Yüzde ki her bir çizgi her bir kırışıklık aslında kendi kazancıdır insanın. Kendi geçmişi saklıdır onda. Kendisiyle barışık olmayan insanların tercih ettiği yöntemdir estetik geçmişten kurtulmanın planlarıdır hesaplarıdır aslında çizgileri yok etmek.
İnsanın kendisiyle hesaplaşması kendisine güvenini gösterir. Kendisine güvenen insan geleceğe umutla bakar. Geçmişten alınan her bir çizgi her bir işaret hayata daha da emin adımlar atmasına sebep olur. Artık düşmeleri yoktur, acılar en aza indirilmiştir. Sarımsak tarlasını iki tokata satmayacak gerçek dostlara sahiptir insan.
Her acı bir varoluştur aslında. Her çile bir imtihandır olgunlaşmasında. Her deneyim gereklidir insanın hayatında. En önemlisi bunların içinden çıkarılacak binlerce ders olmasıdır. Kimi zaman bir musibet bin nasihatten evladır sözünün tecellisi gibi yaşanması gereken olaylar olmalıdır her insanın hayatında. Her güleni dost her sırtı sıvazlayanı yaren sanmamalıdır. Güçlüyken, itibarlıyken herkes vardır yanında ama önemli olan tökezlendiğinde, itibarın düştüğünde ve en önemlisi sen ne kadar git desende gitmeyen kapında pervane olmaya devam edenler varsa işte o zaman zenginsindir. Sen düştüğünde senden daha fazla üzülen, senin itibarını izzetini kendi itibarı izzeti gibi gören varsa yanında güçlüsündür aslında. Sen her defasında git desende “Sevginin karşılığını bekleyen menfaatçidir” diyebilen ve bir adım geri gitmeyen aksine sen ne kadar git desende o daha fazla yanında olmaya çalışan insanlar ya da insan varsa etrafında zenginsindir. Esas servet sen git dediğinde karşında tebessümle hazır bekleyendir dostun. Git demekte zordur aslında kalmasını bilmekte. Burada kişilerin kendi imtihanları başlar git dersem gider mi acaba der insan aslında gitmemesini söylemenin farklı yoludur bu kal demek zor geldiği için diyemediği için git demeyi tercih eder. Peki ya git denilen esas zor olan onun görevidir, ne yapacaktır gidecek mi kalacak mıdır? Yapması gereken basittir aslında verilen emri yerine getirecek ve gidecektir ama o zaman da menfaatçi olacaktır çıkarcı olacaktır saf ve temiz sevginin emaresi kendisinde olmayacaktır. Burada gitmesi gerekenin kendi imtihanı başlıyor gidecek mi kalacak mı esas zor olan budur gitmemesi gerekir kalması gerekir nefsini ayaklar altına alabilmesi gerekir ki dost ve sadık olduğunu ispatlasın. Meşhur herkesin bildiği sarımsak tarlası hikayesi vardır ‘İki tokata satmayız biz sarımsak tarlasını’ kıssasının gerçek olması gerekir ki sadakatte zirve olabilsin…
Mevzu uzun olmasına rağmen basit aslında insanın durması gereken yer gibi bir duruşu olması gerektiği gibi. Sizi sizden fazla seven ve koruyan insanlara sahipseniz onları ne pahasına olursa olsun bırakmayın, gitmelerine izin vermeyin. Çünkü insanın ömrü hayatında böyle insanlar ya bir defa gelir ya da hiç gelmez. Gelenler nasipli insanlardır nasibinizi kaçırmayın…
Sızı kimde, yara kimde, acı kime emanet. Her işaret her iz insanın olgunlaşmasına yanmasına vesile olur. Gülüşü güzel olanın çilesi çok olurmuş derler. Yana yana gülmesini öğrenir insan. Yüzde ki her bir çizgi her bir kırışıklık aslında kendi kazancıdır insanın. Kendi geçmişi saklıdır onda. Kendisiyle barışık olmayan insanların tercih ettiği yöntemdir estetik geçmişten kurtulmanın planlarıdır hesaplarıdır aslında çizgileri yok etmek.
İnsanın kendisiyle hesaplaşması kendisine güvenini gösterir. Kendisine güvenen insan geleceğe umutla bakar. Geçmişten alınan her bir çizgi her bir işaret hayata daha da emin adımlar atmasına sebep olur. Artık düşmeleri yoktur, acılar en aza indirilmiştir. Sarımsak tarlasını iki tokata satmayacak gerçek dostlara sahiptir insan.
Her acı bir varoluştur aslında. Her çile bir imtihandır olgunlaşmasında. Her deneyim gereklidir insanın hayatında. En önemlisi bunların içinden çıkarılacak binlerce ders olmasıdır. Kimi zaman bir musibet bin nasihatten evladır sözünün tecellisi gibi yaşanması gereken olaylar olmalıdır her insanın hayatında. Her güleni dost her sırtı sıvazlayanı yaren sanmamalıdır. Güçlüyken, itibarlıyken herkes vardır yanında ama önemli olan tökezlendiğinde, itibarın düştüğünde ve en önemlisi sen ne kadar git desende gitmeyen kapında pervane olmaya devam edenler varsa işte o zaman zenginsindir. Sen düştüğünde senden daha fazla üzülen, senin itibarını izzetini kendi itibarı izzeti gibi gören varsa yanında güçlüsündür aslında. Sen her defasında git desende “Sevginin karşılığını bekleyen menfaatçidir” diyebilen ve bir adım geri gitmeyen aksine sen ne kadar git desende o daha fazla yanında olmaya çalışan insanlar ya da insan varsa etrafında zenginsindir. Esas servet sen git dediğinde karşında tebessümle hazır bekleyendir dostun. Git demekte zordur aslında kalmasını bilmekte. Burada kişilerin kendi imtihanları başlar git dersem gider mi acaba der insan aslında gitmemesini söylemenin farklı yoludur bu kal demek zor geldiği için diyemediği için git demeyi tercih eder. Peki ya git denilen esas zor olan onun görevidir, ne yapacaktır gidecek mi kalacak mıdır? Yapması gereken basittir aslında verilen emri yerine getirecek ve gidecektir ama o zaman da menfaatçi olacaktır çıkarcı olacaktır saf ve temiz sevginin emaresi kendisinde olmayacaktır. Burada gitmesi gerekenin kendi imtihanı başlıyor gidecek mi kalacak mı esas zor olan budur gitmemesi gerekir kalması gerekir nefsini ayaklar altına alabilmesi gerekir ki dost ve sadık olduğunu ispatlasın. Meşhur herkesin bildiği sarımsak tarlası hikayesi vardır ‘İki tokata satmayız biz sarımsak tarlasını’ kıssasının gerçek olması gerekir ki sadakatte zirve olabilsin…
Mevzu uzun olmasına rağmen basit aslında insanın durması gereken yer gibi bir duruşu olması gerektiği gibi. Sizi sizden fazla seven ve koruyan insanlara sahipseniz onları ne pahasına olursa olsun bırakmayın, gitmelerine izin vermeyin. Çünkü insanın ömrü hayatında böyle insanlar ya bir defa gelir ya da hiç gelmez. Gelenler nasipli insanlardır nasibinizi kaçırmayın…
*** *** *** *** ***
Ve siyasete girmezsek haksızlık etmiş oluruz hem kendimize hem de bu satırları okuyanlara. Tebessüm ederek başlayalım o zaman sonuçlara göre matematiksel olarak kaybettik. Evet, ama bizim işimi matematik olsaydı kaybeden hiç olmazdık zaten. Ve yenilgi yenilgi büyüyen bir davaya sahibiz biz bir dostumun söylediği gibi “Allah’ım Fatih’in umudundan istiyorum” diyebildiği bir ortamda kazanan zaten biz oluyoruz aslında. Ama kaybedeni zaman gösterecek. Biz çayımızı koyduk yeniden başladık kaldığımız yerden. İlk günkü aşkla…