Seven sevdiğine mektup yazsın dedik ama bize dediler ki ağabey mektup mu kaldı sen hangi çağda yaşıyorsun diye ne kalem kaldı ne kağıt. Her şey bir tık ile mesajı var sosyal medyası var telefonu var mektup mu kaldı ağabey dediler.
Evet, şöyle durdum bir düşündüm onlarda haklı. Biz yine de nasipli çocuklardık. Siyah önlük giydik, kara tahta da beyaz tebeşir tozu yutarak yazılar yazdık. Kompozisyon derslerini bilgisayar sınıflarında değil de güzel yazı derslerinde öğrendik.
Mektup aslında bir kültürdü, bir mirastı bir medeniyetti. İnsan sadece haberleşmek için değil en eşsiz metinler bir araya getirmek için sevdiğine halini arz etmek için kalemi kağıdı eline alır ve kendisini kelimelerin sihirli dünyasına bırakırdı.
Şimdi ne kalem kaldı ne kağıt ve de ne mektup. Dediğimiz gibi mektup bir kültürdü. Yazı yazmak için özel kalemler alınır eskilerin ceplerinde mutlaka bir kalem olurdu. Şimdi kalemin yerinde yeller esiyor.
Oysa mektup yazan kişi ya da yazacak kişi kağıdın en naifini alır mektubun gideceği kişinin durumuna göre kokulu kağıtlar kullanılır. Kalem de de yine aynı şekilde ucu en güzel yazan mümkünse dolma kalem ve özel olanından. Sonrası gelirdi zaten kalem kendisini tutan elin bütün sırlarını dökerdi kağıda. Kelimeler özenle seçilir. En eşsiz cümleler bir araya getirilmeye çalışılır. Derdini anlatmak için başlanılan arzu hal kimi zaman hasrete kimi zaman da özleme dönüşür yazanı ve okuyanı adeta zamana haps ederdi.
Evet, seven sevdiğine mektup yazsın derken bizim demek istediğimiz aslında buydu. Robotik çağa doğru gittiğimiz cansız nesnelere duygu yükleme döneminde kendi duygularımızı kaybetmemek adına mektuba sahip çıkalım. Mektup aslında sandığımızdan daha da önemli. Mektup demek insanlık demek. Mektup demek kaybettiğimiz geçmişimiz vicdanımız geleceğimiz demek. Anlayana tabi ya da nasipli olana. Nasibiniz bol olsun kalem elinizde daim olsun…
Selam, dua ve muhabbetle…
Evet, şöyle durdum bir düşündüm onlarda haklı. Biz yine de nasipli çocuklardık. Siyah önlük giydik, kara tahta da beyaz tebeşir tozu yutarak yazılar yazdık. Kompozisyon derslerini bilgisayar sınıflarında değil de güzel yazı derslerinde öğrendik.
Mektup aslında bir kültürdü, bir mirastı bir medeniyetti. İnsan sadece haberleşmek için değil en eşsiz metinler bir araya getirmek için sevdiğine halini arz etmek için kalemi kağıdı eline alır ve kendisini kelimelerin sihirli dünyasına bırakırdı.
Şimdi ne kalem kaldı ne kağıt ve de ne mektup. Dediğimiz gibi mektup bir kültürdü. Yazı yazmak için özel kalemler alınır eskilerin ceplerinde mutlaka bir kalem olurdu. Şimdi kalemin yerinde yeller esiyor.
Oysa mektup yazan kişi ya da yazacak kişi kağıdın en naifini alır mektubun gideceği kişinin durumuna göre kokulu kağıtlar kullanılır. Kalem de de yine aynı şekilde ucu en güzel yazan mümkünse dolma kalem ve özel olanından. Sonrası gelirdi zaten kalem kendisini tutan elin bütün sırlarını dökerdi kağıda. Kelimeler özenle seçilir. En eşsiz cümleler bir araya getirilmeye çalışılır. Derdini anlatmak için başlanılan arzu hal kimi zaman hasrete kimi zaman da özleme dönüşür yazanı ve okuyanı adeta zamana haps ederdi.
Evet, seven sevdiğine mektup yazsın derken bizim demek istediğimiz aslında buydu. Robotik çağa doğru gittiğimiz cansız nesnelere duygu yükleme döneminde kendi duygularımızı kaybetmemek adına mektuba sahip çıkalım. Mektup aslında sandığımızdan daha da önemli. Mektup demek insanlık demek. Mektup demek kaybettiğimiz geçmişimiz vicdanımız geleceğimiz demek. Anlayana tabi ya da nasipli olana. Nasibiniz bol olsun kalem elinizde daim olsun…
Selam, dua ve muhabbetle…