Doğru Yol Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi, Anadolu Düşünce ve Strateji Merkezi Temsilcisi İlkay Şimşek, Cumhuriyet tarihinin en kötü döneminin yaşandığını belirterek, "İşçi, çiftçi, esnaf adeta ölümle pençeleşiyor, önce yoksulluk, sonra açlık sınırı ortadan kalktı, sırada bir tek ölüm sınırı kaldı" dedi.
HABER MERKEZİ- Doğru Yol Partisi (DYP) Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi, Anadolu Düşünce ve Strateji Merkezi Temsilcisi İlkay Şimşek, Cumhuriyet tarihinin en kötü döneminin yaşandığını belirterek, "İşçi, çiftçi, esnaf adeta ölümle pençeleşiyor, işadamları batma noktasına geldi, binlerce işçi çıkarılıyor, işsizlik artıyor, asgari ücretin alım gücü artık yok, çiftçi perişan, mazot ve gübre fiyatları sürekli yükselişte, girdi maliyetleri yüzde 100 artarken ürün fiyatı yerinde sayıyor, vergi, prim borçlarını ödeyemeyen esnaf, elektrik, telefon, su parası nedeniyle icralık durumda, önce yoksulluk, sonra açlık sınırı ortadan kalktı, sırada bir tek ölüm sınırı kaldı" dedi. DYP GİK Üyesi İlkay Şimşek şu açıklamada bulundu: "İş dünyasının üretim yapamadığı, işçi çıkartmak zorunda kaldığı, çalışana asgari ücreti bile zor ödediği bir ortamda ekonominin geliştiğini söylemek akıl tutulmasıdır. 2001 ekonomik krizinde 80 yaşındaki rahmetli Bülent Ecevit'in başına yazar kaza fırlatan ve onu destekleyenler bugün nerede? Son günlerde dolaştığım köylerde çiftçinin perişan halde olduğunu görüyorum. Bu iktidar döneminde mazot ve gübre fiyatları her yıl ikiye katlandı, girdi maliyetleri yüzde 100 arttı, ama ürün fiyatı yerinde saydı. Çiftçi sattığı üründen değil mazot, gübre parasını, ürünü toplamaya götürdüğü işçinin parasını bile zor çıkartıyor. Esnafın durumu hepsinden beter, esnaf sermayesini kaybetmiş, konuştuğum bütün esnaflar 'Bundan öncekiler krizse, şu anda yaşadığımız ortamın adı nedir?' diye soruyor. Vergisini, primini ödeyemeyen, elektriği, telefonu nedeniyle icralık olmuş binlerce esnaf var. Emeklilerin düşürüldüğü durum ise içler acısı, onların yarası dikiş tutmuyor, yapılan pansuman işe yaramıyor. İktidar ve ortakları emeklilik sistemini çökerterek, emekli aylıklarını sefalet düzeyine düşürdü. Hatırlayın; 2006’da kabul edilen ve 2008’de önemli değişiklikler yapılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'ndaki düzenlemeler, bugün emeklinin iyice dibe vurmasını sağladı. Sosyal güvenlik reformu diye yutturulan ve gerçekte bir karşı devrim olan bu kanun ile emeklilik zorlaştırıldı ve emekli aylıklarını ciddi şekilde düşürecek bir sistem getirildi. Kanun hazırlanırken emekli aylıklarının giderek asgari ücretin yarısına düşeceği planlanmıştı."
EĞİTİM VE SAĞLIK DA ÇÖKTÜ
DYP GİK Üyesi İlkay Şimşek eğitimin ve sağlığın anlamını, öğretmenin, doktorun, hemşirenin kıymetini bilmeyen iktidarın bu alanlarda derin yaralar açtığını söyledi. Şimşek açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bir ülkenin temeli eğitim ve sağlıktır, birisinin aksadığı durumda o ülkenin dimdik durması mümkün değildir. Bizde her iki temel de çürüdüğü için yerlerde sürünüyoruz. Eğitime bakacak olursak; öğretmenini yokluk, yoksulluk ve itibarsızlık içinde süründüren ve öğretmene değer vermeyen bir anlayış bir ülkeyi ileri taşıyamaz. Eğitimin ticarileştirilmesi ve iktidarın yanlış politikaları nedeniyle eğitimcilerin durumu daha da zorlaştı. OECD ülkeleri arasında en düşük maaşı bizim öğretmenlerimiz alıyor. Şans eseri atanabilen öğretmenlerimiz yoksulluk sınırının altında, atanamayan vekil ve ücretli öğretmenlerimiz ise açlık sınırının altında çalıştırılıyor. Binlerce öğretmen ücretli olarak çalıştırılıyor, düşünün ki aynı işi yapmalarına rağmen ücretli öğretmenler maaş değil sadece ders ücreti alıyorlar, bu iktidarın ayıbıdır, Milli Eğitim Bakanlığı bu kadrosuz, sözleşmeli, güvencesiz çalışmaya bir an önce son vermek zorundadır. Sağlığa bakacak olursak, burada da durum farklı değildir; İktidar ve küçük ortakları sağlıkta çağ atladıklarını söylese de durumun tam tersi olduğu ortada. Gidin bakın, hastalar randevu bulamıyor, bulan doktoru en fazla 3 dakika görebiliyor, MR ve tomografi için bir yıl sonrasına gün veriliyor, özellikle kanser ilaçlarının SGK tarafından karşılanmaması binlerce hastayı çaresiz bırakıyor. Sağlıkta dönüşüm denilerek köklü kamu hastaneleri kapatıldı, yerine şehir hastaneleri açıldı, ama hastaların mağduriyeti de, hekimlerin ve sağlıkçıların yaşadığı zorluklar da her geçen gün arttı, hastane koridorlarında uzun kuyruklar oluşmaya başladı, ücretsiz sağlık hizmeti verilen 10 milyon mülteci eklenince yoğunluk arttı, hastanelerde adım atacak yer kalmadı. İktidar döneminde toplam 15 bin doktor yurt dışına göç etti, bu yıl içinde sayının 25 bine ulaşacağı tahmin ediliyor."
Yorumlar
Kalan Karakter: