Hac mevsimi gelip, çattığında, inananların Rablerine yönelişleri, çırpınışları, rızayı İlahiden bağışlanma dilekleri ziyadeleşir. Diller, gönüller, bedenler, ruhlar duaya durur! Kafile, kafile topluluklar, sular, seller gibi akarak Mevla’sına yol bulup koşuyor. Gök kapıları içli yakarışlarla aşındırılıyor, Rızayı İlahi’nin gayrete gelmesi arzulanıyor.
Göklerin ve yerlerin Rabbi olan Allah(c.c), kullarını her yıl belli zamanlarda, belli mekânlarda, belli ibadet şekilleriyle terbiye ediyor, kendi aralarında bir türlü kuramadıkları birlik, beraberliklerini sağlıyor. Tüm yapay ayrılıkların, zorlamaların, dünyalık payelerin, ayaklar altına alınmasına vesileler yaratıyor!
Mümin insanın serencamını, dilleri, ırkları, coğrafyaları farklı da olsa imanlarının bir ve tek kaynaktan beslendiğini hatırlatıyor. Hatırlatıyor, çünkü insanoğlu nisyanla maluldür. Beldesindeyken, gündelik hayatın telaşesi içinde iken, hem nefsinin hem de şeytanın bin bir türlü ayartmalarıyla bunları unutuyor. Kendinde ayrıcalıklar, büyüklükler vehmediyor. Diğer insan kardeşlerine karşı gururlanıyor, belki hakkını, hukukunu gasp ediyor. Kul olduğunu unutup rablık taslayabiliyor. Zulmüyle, gücüyle, malıyla ebedi olacağını zannediyor.
Lakin her yıl Hac mevsimi geldiğinde Allah Teâla, kullarına çağrıda bulunuyor.
“Ey kullarım! Hac farizasını size farz etmekle, şu daldığınız dünyanın güzelliklerinin son bulacağını anlamanızı, ebedi hayatınız olan ahirete mutlaka bir gün kavuşacağınızı idrak etmenizi murat ettim. Hayatın hengâmesi arasında zayıflayan, hatta yok olmaya yüz tutan, ahirete imanınızı tazelensin diliyorum. Dünyada iken o çok uzak gördüğünüz, ahir hayattan sahneler yaşatacağım size. “Kim gitmiş de dönmüş ?”diyen gafillere cevabımı sizin vasıtanızla vereceğim. Ve sizi ahir hayatın provasını yapmaya çağırıyorum!” der gibidir.
Çağrıya uyun ve gelin ki; size neler bahşedilmiş görün! Faydalarına kavuşun! Ayrılık ve düşmanlıklarınızı bir kenara atıp, yekvücut olmanın imkânlarını yakalayın! Ki; beldelerinize gittiğinizde, ahiretin canlı tanıkları olun! Dünyadayken yapacağınız bu provanın bile, ne denli zor, sıkıntılı, sabır sınanması olduğunu, zayıf yaratılmış insanın her lahza acizliğini, çaresizliğini, ilahi yardıma muhtaçlığını anlayın! Anlayın ki, kul olma makamında olduğunuzu hatırlayasınız.
Nefsinizin iğvalarından, kibir ve gururdan, şeytanın vesveselerine meyletmekten uzaklaşın. Hakikati gözlerinizle müşahede edin ki, gerçek mekânınıza (ahirete) gitmeden, kendinizi düzeltebilesiniz. Aksi halde ansızın, yakalanıverirsiniz ölüme. Hazırlığını yapamamış, eli, kolu bomboş bir halde ebedi hayata yol alırsınız.
Sana çok uzak gibi gelse de ey insan! Mutlaka o gün gelecektir. “Her nefis ölümü tadacaktır. ” hakikatini unutma! Her ne kadar unutturucuların kıskacındaysan da, her daim hatırında tutmaya çalış! İşte hacılar yollara düştü! Sabır yolculuğu başladı. Bu gidiş nereye? Yolculuğun mahiyetini ve hedefini iyi idrak etmeye çalış! Ey insan! Dönüşün Rabbinedir! “Biz O’ndan geldik ve O’na dönücüleriz!” ilahi kelamını, tüm duyularınla algılamaya çalışmalısın. İşte kefenini giydin. Artık hiçbir insana üstünlük taslayamayacaksın. Çünkü farklılığı yaratan, makam, mevki ve statü belirleyen her türlü giysiyi attın! Zengin de olsan, fakir de olsan tek bir kılıkta Rabbinin huzuruna varacaksın. O yüzden farklılık yaratan unsurlardan arındır nefsini. Onlara takılıp kalma. Yoksa yolundan ederler seni. Dümdüz yolda giderken, eğri yollara, yan yollara düşürürler seni. İstikametini bozma!
Haccın gerektirdiklerini, çok iyi özümseyerek yola çıkmalısın ey Hacı! Yoksa orada şeytan, daha zorlu bir şekilde seninle uğraşacak! Çünkü ömürde bir kez eline geçirebildiğin bu kıymetli fırsattan seni mahrum bırakmak istiyor. Bunun şuurunda olarak sabır yolculuğuna niyetlen! Niyetsiz hiçbir ibadet kabul olunmaz. Niyetlendiğinde ise, en basit bir hareket bile ibadete dönüşüverir! Anının Rabbinle dopdolu geçmesine hazırlan. Çünkü bütün duyargaların, sonuna kadar açıktır. İlahi mesajın titreşimlerini hemen tespit edebilirsin. Hac günlerinde, başka günlerde hiç olmadığın kadar bilinçli, uyanık ve dinamik olacaksın. Silahlarını kuşan!
Nefsinin ve şeytanın da, elde edeceğin faydalardan sonra, seni nasipsiz bırakmak için hazır beklediğini unutma! O kutsal mekânlarda, o kutsal zamanlarda, merhameti elden bırakma ki, merhamet edilesin! Kimseyi itip kakma, müminin gönül evini yıkma! Yoksa o yüz sürmeye gittiğin Kâbe’yi oracıkta yıkmış, tarumar etmiş olursun! Sana lütfedilmiş, o muhteşem günleri, saatleri, dakika ve lahzaları Rabbine ayır! Çarşı, pazarla uğraşma. Bir daha eline böyle bir fırsat geçmemesi kuvvetle muhtemeldir. Onun için çarşıları değil, Kâbe’yi tavaf et!
Bütün Hac menasiğinin (gerekliklerini), anlamlarını öğren! Arafat’ta duruşun, arifane özelliklere kavuşmak için olduğunu, ilme vakıf olacağının belirtisidir. Arif olan anlar. Arif ol! Müzdelife’ye geçtiğinde, Meş’ar-ı Haram ’da şuurlan! Bil ki, her ibadet şuurlu olarak yapılırsa kıymet arz eder. Silahlarını hazırla. Saldırı zamanı gelince de hiç tereddüt etme! Mina’ya geldiğinde seninle uğraşan, dâhili ve harici, ins-i ve cinni tüm şeytanları taşla! Ayartmalarına prim vermediğini, saptırıcı güçlerin tüm oyunlarını başlarına yık ki; senden ümitlerini kessinler. Her daim Rabbine yöneldiğini ve O’nun rızalığını talep ettiğini ispatla!
Seni Rabbinden uzaklaştıran, zikrinden alıkoyan İsmaillerini kurban et! Kurbiyyet makamına, İsmailleri kurban ettikçe inşa edeceğin basamaklarla çıkacaksın. O üstün makama ulaşabilirsen, sana İsmaillerinin tekrar bağışlandığını hayret ve hamd ile müşahede edeceksin! Bütün bu menasikten sonra tavafa koş! Rabbini hayatının merkezine aldığını, her anını O’nun emirlerine göre yaşamaya ant içtiğini nişanesi olarak tavaf et! Kozmik birliktelik içinde ritmini bul! Uyumu bozan sen olma! Kâinatın tavafına, okyanusta bir damla misali karış!
O, senin gizli, açık tüm hallerini, niyetlerini bilendir. İhlâsını ve samimiyetini ispatlarsan, ilahi yardımı kazanmayı hak edersin. Çabasız, gayretsiz olmaz! Bütün dünyevi çabaların tek amaca yönelik olmalı. Allah’a ve O’nun rızasına! Say’ın, senin gayretin ve emeklerinle kabul edileceğini ve ancak böylece sonucunu alacağını bilmelisin. Sen ne kadar çabalasan da, Rabbin lütfetmedikçe hiçbir nimete erişemeyeceğini de idrak etmelisin. Ne ki, O; lütfunu senin çabaların sonucunda sana takdir edecektir. Sünnetullah’ı iyi kavramalısın. Yoksa miskinleşip, tembelliğin kuyusuna yuvarlanırsın da bunu zühd ve takvadan bilirsin! Ne aldanış! Aldanışlarına artık son ver. Rabbinin emirlerindeki hikmetleri tefekkür etmeye çalış! O zaman her şeyin gerçek veçhesini, basiretinle görebileceksin.
Bir insan okyanusu içinde bulunsan da Rabbinle baş başa ve yüz yüze olduğunu hisset! O, her halini en mükemmel bir şekilde biliyor, işitiyor ve görüyor! Duanı azaltma, çoğalt! Duamız olmasaydı, bize kıymet verir mi Rabbimiz? İlahi kameralardan kaçamayacağını bilmelisin. Hayatının filminde başrolde olduğunu da…
Veda tavafında, kime, neye veda ediyorsun? Veda mı, yoksa ahitleşme (sözleşme)mi yapıyorsun? O mekânın, o zamanın kutsallığı Rabbimiz dilediği içindir. Yine O, dilemediği için, yılın diğer günlerinde sıradan mekânlar ve zamanlar orası için de söz konusu olmuyor mu? O zaman ve mekânı terk etsen de sen Rabbini terk etmiyorsun ki! Rabbin yine her yerde, her an seninle. “Şah damarından da yakın!”
Sakın ha! Döndüğünde bu tecrübeni hiç mi hiç unutma! Hatırla, anlat, tebliğ et! İnsanları Rabbine davet et! Ne kadar genç ve zinde iken çağrıya uyarlarsa, o kadar nasipleneceklerini beyan et! Dünyalık her planı rahatlıkla erteleyebilirler. Ama haccetmeyi (Rabbine doğru yönelmeyi) ertelemesinler. Ne büyük lütuf ne büyük ihsan olduğunu idrak etsinler!
Allah’ın “cem’” eden esmasının tecellisinin muhteşemliğini seyredin, ey Müslümanlar! Allah dilemeseydi sizleri kim toplayacaktı bir araya? Toplasaydı bile, kim bu ahengi, bu birliği ve kalplerin uyumunu sağlayacaktı? Hiç kimse! Sadece ALLAH!.. Rabbimiz, kendi aramızda oluşturmamız gereken vahdeti ve intizam için, Hac Kongresiyle önemli bir imkân yaratıyor bize. Tüm suni ayrılıklar ve ayrıcalıkları, tefrika ve taassupları yenebilmemizin mümkünat dâhilinde olduğunu bize ispatlıyor Hacc… Yeter ki, Müslümanlar, istişareyi hayatlarının her alanında uygulasınlar! Gereğini yapmak için tüm imkânlarını seferber edebilsinler!
O zaman Rabbine yönelmiş bu insan okyanusunu kim durdurabilir? Dünya ise, Rabbe yönelmiş olanların ikame edeceği adalete susamış, onları bekliyor. Hac kongresinden dönen müminlerini bekliyor dünya! Onların yol göstericiliğine, basiretlerine, erdemine, inananların örnekliğine muhtaç insanlık!
Ey! Her yıl, bir nevi ahiret gidip gidip dönen hacılar! Görevinizin ihtişamının ve zorluğunun şuurunda mısınız? Bütün dünya Müslümanları, istişarenin sonucunu ve pratiğe uygulanmasını bekliyor! Ümmetin sorunlarının hallini bekliyor. Korkmayınız! “Üzülmeyiniz, gevşemeyiniz! İman ediyorsanız en üstün sizsiniz!” diyen Rabbinizin elleri, sizin ellerinizin üzerindedir. O’nun yed-i kudretine mazhar olduğunuzdan, hiçbir beşeri güç, dayatma ya da yasaklamalar, sizi durdurmamalıdır!
Haccetmekle, Allah’ın senin üzerindeki hakkını ifa ettin!
“Ona bir yol bulabilen herkesin, Kâbe’yi haccetmesi, insanların üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim küfrederse bilsin ki; Allah âlemlerden müstağnidir!” (Al-i İmran–97) Sakın ola, ihanet etmeyesin! Yoksa ebedi kaybedenlerden olursun maazallah! Şüphesiz Allah(c.c), doğrudur, doğruyu söyler.