Türkiye’de derinleşen hayat pahalılığı ve yüksek faiz ortamı, bireysel krediler ve kredi kartı borçlarında alarm zillerini çaldırıyor. Reel ücretlerin enflasyon karşısında erimesi, geçim sıkıntısı yaşayan milyonlarca yurttaşı ihtiyaç kredisi ve kredi kartına mahkûm ederken, geri ödemelerde yaşanan sorunlar bankacılık sistemine de yansıyor. Bankalarda takipteki kredi oranı geçtiğimiz hafta yüzde 2,5’i aşarak son 3 yılın zirvesine çıkarken, detaylara bakıldığında en büyük sorun alanının ihtiyaç kredisi ve bireysel kredi kartı borçları olduğu görülüyor.
Bankacılık verilerine göre, 11 Kasım 2025 itibarıyla bankacılık sistemindeki toplam batık kredi hacmi 543 milyar liraya ulaştı. Bu tablo içinde en yüksek batık oranının dar gelirli kesimin en çok başvurduğu ihtiyaç kredilerinde olması dikkat çekiyor. İhtiyaç kredilerinde takip oranı, 7 Kasım haftasında yüzde 5,3’e yükselerek son 6 yılın en yüksek seviyesine geldi. Aynı dönemde bu kalemde takipteki kredi hacmi son bir yılda yüzde 121 artış göstererek 105,8 milyar liraya çıktı.
Bireysel kredi kartlarında da benzer hatta daha hızlı bir bozulma yaşanıyor. Kredi kartı kullanımının günlük harcamalarda zorunlu hale geldiği bir dönemde, bireysel kredi kartlarında takipteki kredi hacmi son bir yılda yüzde 146 artarak 115,3 milyar liraya yükseldi. Bu kalemde batık kredi oranı ise 5 yıl sonra ilk kez yüzde 4,5 seviyesinin üzerine çıkarak, borcunu ödeyemeyen kart kullanıcılarının sayısındaki artışı çarpıcı biçimde ortaya koydu.
Ticari kredilerde toplam batık kredi hacmi son bir yılda yüzde 77 artarken, batık oranı yüzde 2 seviyesinde kalarak ihtiyaç kredisi ve bireysel kredi kartlarının altında seyretti. Ancak ticari krediler içerisinde KOBİ kredilerinde tablo daha olumsuz. KOBİ’lerde batık oranı yüzde 3,1’e yükselerek son 3 yılın zirvesine çıktı. Bu kalemde takipteki kredi hacmi, bir yılda yüzde 131 artışla 182 milyar liraya ulaştı.
Uzmanlar, büyük şirketlerin öz kaynak güçlü yapıları ve görece daha avantajlı koşullarla sağladıkları ucuz döviz kredileri ve ihracat kredileri sayesinde yüksek faiz ortamında nefes alabildiğine dikkat çekiyor. Buna karşın KOBİ’lerin hem finansmana erişimde hem de maliyet baskılarıyla mücadelede daha kırılgan bir yapı sergilediği, bu nedenle ticari kredi tarafında asıl riskin KOBİ segmentinde yoğunlaştığı ifade ediliyor.
Reel ücretleri enflasyon karşısında eriyen, gıda, kira ve fatura gibi zorunlu harcamalarını ihtiyaç kredisi ve kredi kartıyla çevirmek zorunda kalan dar gelirli kesim ise yüksek faiz yükünden en fazla etkilenen grup olarak öne çıkıyor. Gecikme faizi ve biriken borçlar nedeniyle borç sarmalına kapılan yüzbinlerce kişinin, hem yasal takibe düşme riski artıyor hem de yeni krediye erişimi zorlaşıyor.
Ortaya çıkan bu tablo, hem bireysel kredilerde hem de KOBİ kredilerinde borç sürdürülebilirliğinin önümüzdeki dönemde ekonomi yönetiminin ve finansal otoritelerin en kritik gündem başlıklarından biri olacağını gösteriyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: