Arifler gerçeği ölümde bulmuş, biz asıl olanı sürdüğümüz hayat sanmışız. Arif miyiz? Kendimizce belki ama kâmil olmadığımız aşikâr. Tatminkâr olmayan ve tahammüle yanaşmayan, kısacası çokça yaşasın bana dokunmayan düsturu ile yoğrulup duruyoruz. Doğru bir tahlil mi derseniz, hadi şöyle kısa bir tur atalım, sizler de bana eşlik edin.
Gün geçmiyor ki en ufak bir söylentiye kulak asıp, gerçeğin ardına düşmeden yaptığımız yorumlar, tahlil etmeden vardığımız yargılar olmasın. Sonucunu kestiremediğimiz belki de düşünmediğimiz ithamlar olmasın. Evet, sıradan özelliklerimiz bunlar bizim. Öyle sıradan ki, son zamanlarda fark etmediğimiz ama sıkça başvurduğumuz bizi, içimizdeki surların ardına dayandıran bir özelliğimiz. Bizi, bizden iyi tanımlayan kelimelerimiz var. Bizi biz yaptığını sandığımız davranışlarımız. Bize ait olduğunu sandığımız aslında esiri olduğumuz söylemlerimiz var... Başka neyimiz mi var? Görmezden gelerek baktığımız konularımız, güce ram olanlara yaptığımız, bıyık altı gülümsemelerimiz var bizim. Dinlemeden geçiştirdiklerimiz, saygıda kusur etmediklerimiz ama aynı oranda saygı göremediklerimiz var bizim. Abilerimiz var, kardeşi olamadığımız. Büyüklerimiz var, nazarında hiç büyüyemediğimiz… Var da var. Peki, ne yok diye sorsak. İçinizdeki sesi bir kenara bırakıp parmaklarınızı özgür kılsanız, eminim kelimeler kendiliğinden filizlenip, meyveye durur gibi cümle cümle dökülecek kâğıdın üstüne. Yokluğumuzun, yok olanın, eksikliğimizin farkındayız. Bugün varlığa emanet olan çoğu kavram, yarın yokluğa gebe kalabiliyorken, söylemler ile kırılanların yerini susarak anlaşanlar alabiliyorken, biri bir diğerinden çıkan sözcüklere ev sahipliği yapan kulakların yerine, kalplere işleyen sözcükler iyi niyet nazarında can bulabiliyorken, nedir pay edemediğimiz.
Kırmadan, dökmeden, küsmeden, yermeden aynı masayı bırakın, aynı sofraya oturmanın mümkün olabileceğini idrak edebilmek kaç vakit alır ki? Kendi sesimiz ve suretimiz haricinde ne duyuyor ne de görebiliyoruz. Acep doğru görebilme ve tahlil edebilme yeteneğimizi mi yitirdik? Ya da, doğru olana kulak verme hissiyatımız mı azaldı. Tabi ki kendimce cevaplarım var benim. Lakin soruların asıl cevapları sizlerde saklı. Sadık derdini anlattı, Arif olan bulsun diye…
Şimdi sormak gerek. İnsanca yaşamanın erdemi dışında, başka bir şeye ihtiyacımız var mı ki zaten..
Yorumlar
Kalan Karakter: