Bir bakıyorsun, herkes iyi. Herkesin işleri yolunda. Herkes tatilde. Herkes formda. Herkes âşık. Herkes kahvesini “günün motivasyonu” eşliğinde yudumluyor. Peki o zaman bu kadar psikolog randevusu neden dolu? Eczanelerde antidepresanlar neden stoklarla yarışıyor? Sessiz depresyon, işte tam da burada başlıyor: Herkesin iyiymiş gibi yapmak zorunda hissettiği bir çağda.
Sosyal medya bize bir sahne sundu. Hepimiz kendi oyunumuzu yazıyor, oynuyor ve alkış bekliyoruz. Ama çoğumuz kuliste ağlıyoruz. Kimse gösteremiyor içindeki kırıklığı. Çünkü zayıflık göstermek, başarısızlık gibi algılanıyor. “Moralim bozuk” diyemezsin. “Bugün kendimi kötü hissediyorum” demek lüks oldu. Çünkü o sırada birileri Bali'de yoga yapıyor, birileri Boğaz’da kahvaltı fotoğrafı atıyor.
Psikologlar buna yüksek işlevli depresyon diyor. İşini yapıyorsun, arkadaşlarınla gülüyorsun, sosyal medyada var gibisin ama içten içe çöküyorsun. Sabah kalkmak işkence. Küçücük bir eleştiri bile ruhunu yaralıyor. Ama yüzüne taktığın o "iyiyim" maskesi seni ayakta tutuyor. Çünkü kimseye yük olmak istemiyorsun, çünkü derdini anlatacak insan bulmak kolay değil, çünkü sen bile ne hissettiğini bilmiyorsun.
Bu sessizlik bulaşıcı. Birbirimize “iyiyim” dedikçe gerçekten iyi olmamız gerektiğine inanmaya başlıyoruz. Birbirimizi dinlemiyoruz, sadece “her şey yolunda” cümlesini duymak istiyoruz. Oysa belki bir kişi çıkıp “hiç iyi değilim” dese, ardı arkası kesilmeyecek bir iç döküm başlayacak. Belki dostluklar yeniden samimiyet kazanacak, belki insanlar biraz daha insan olacak.
Depresyon çığlık atmaz. O yüzden sessizdir. Gülümsemenin arkasına saklanır. Her şey normal gibi görünürken içten içe yok eder. Ve toplum olarak bunu görmemek için elimizden geleni yapıyoruz. “Şu an ağlayacak vaktim yok” cümlesi kadar tehlikeli bir şey var mı? Ya da “kimsenin derdiyle uğraşamam” deyip kulak tıkamak?
Belki de yeni çağın en cesur davranışı "iyi değilim" demek. O cümleyle bir zinciri kırmak. Her şeyin mükemmel görünmesini isteyen bu yapay evrende, “eksik” kalmak. Çünkü eksiklik de insana dair. Ve insan, bir günlüğüne bile olsa, “görünmemeyi” değil “gerçek olmayı” seçebilmelidir.
Unutma: Gülümseyen herkes mutlu değildir. Paylaşmayan herkesin hayatı kusursuz değildir. Bazen en parlak ekranların arkasında, en karanlık odalar vardır.
Yorumlar
Kalan Karakter: