Saadet Partisi Manisa İl Başkanı Zekayi Yılmaz, Türkiye’nin dünyada en yüksek gıda enflasyonuna sahip ülkelerden biri haline geldiğini belirterek, mevcut ekonomik düzenin üreticiye zarar, aracıya kazanç sağladığını söyledi. Yılmaz, “Bir ürünün tarlada 1 liraya satılıp markette 20 liraya ulaşması kabul edilemez. Bu sistem vatandaşın değil, aracıların lehine işliyor” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, OECD verilerine göre Türkiye’nin yüzde 70’i aşan gıda enflasyonu ile 38 ülke arasında ilk sırada yer aldığını hatırlattı. “Manisa gibi tarımın kalbi olan bir ilde üreticinin emeği karşılık bulamıyor. Mazot, gübre, ilaç ve tohum maliyetleri katlanırken, çiftçiye verilen destekler yetersiz kalıyor. Dar gelirli vatandaşlarımızın da gelirinin yarısından fazlası gıdaya gidiyor. Ne üreten ne de tüketen memnun” diye konuştu.
Yılmaz, gıda enflasyonunun yalnızca ekonomik değil, sosyal bir sorun olduğunu vurguladı: “Manisalı üreticilerimiz alın terinin karşılığını alamıyor. Pazara çıkan vatandaşlarımız filelerini dolduramıyor. Bu tablo sadece fiyat artışıyla açıklanamaz; sistemde adalet eksikliği var.”
Sorunun kökeninde tedarik zincirindeki verimsizlik, aracıların yüksek kârları ve plansız tarım politikalarının olduğunu belirten Zekai Yılmaz, şu önerilerde bulundu:
-
Hal Yasası ivedilikle çıkarılmalı, aracılık zinciri kısaltılmalı.
-
Kooperatifleşme ve sözleşmeli tarım yaygınlaştırılmalı.
-
Rekabet denetimi güçlendirilmeli, fahiş kâr marjlarına son verilmeli.
-
TÜİK verilerinde şeffaflık sağlanmalı.
Yılmaz, konuşmasının sonunda “Saadet Partisi olarak üreticinin emeğini, tüketicinin hakkını koruyan adil bir ekonomik düzeni savunuyoruz. Manisa’da tarım, sadece geçim değil; geleceğin teminatıdır. Bu nedenle çiftçimizi koruyan, üretimi güçlendiren politikalar hayata geçirilmelidir” dedi.
Hazırlanan Raporun Tamamı:
TÜRKİYE’DE GIDA ENFLASYONU:
YAPISAL, DAVRANIŞSAL VE POLİTİKAL TEMELLİ BİR ANALİZ
1. GİRİŞ: KÜRESEL VE ULUSAL BAĞLAM
Türkiye, 1980’lerden bu yana enflasyonla mücadele eden, fiyat istikrarı konusunda kronik zorluklar yaşayan bir ülkedir.
1970–1990 arası yüksek oranlı, 2000’lerde göreli istikrarlı, 2018 sonrasında ise yeniden tırmanan bir enflasyon eğrisi görülmüştür.
2022 yılında enflasyon yüzde 85’e ulaşarak son çeyrek yüzyılın zirvesini görmüştür.
2025 itibarıyla TÜFE yüzde 33,52’ye gerilese de, gıda enflasyonu yapışkan yapısıyla temel enflasyonun üzerinde seyretmekte ve toplumsal refah üzerinde derin izler bırakmaktadır.
2. GIDA ENFLASYONUNUN YAPISAL NEDENLERİ
2.1. Kur ve İthal Girdi Bağımlılığı
Türkiye tarım sektörü, girdi yönünden büyük oranda ithalata bağımlıdır. Gübre, yem, mazot ve tohum gibi girdilerdeki döviz bazlı artışların üretici maliyetlerini doğrudan yukarı çektiğini göstermektedir.
Kur artışının bir yıllık dönemde TÜFE’ye 0,2 puan, ÜFE’ye ise 0,6 puan yansıdığı hesaplanmaktadır. Dolayısıyla, gıda fiyatlarındaki artışlar yalnızca arz-talep dengesizliğiyle değil, kur geçişkenliğiyle açıklanmalıdır.
2.2. Tedarik Zinciri Verimsizliği ve Fire Oranları
Farklı kaynaklarda da vurgulandığı üzere, tedarik zinciri önemli yapısal zafiyetler barındırmaktadır:
-
Küçük ve parçalı arazi yapısı,
-
Yetersiz soğuk zincir ve lojistik altyapı,
-
Üretici örgütlerinin zayıflığı,
-
Hal sisteminde çoklu aracılık.
Ürün bazında fiyat farkı tarladan sofraya %700’ü bulabilmektedir. Bu farkın %40’ı aracı ve lojistik maliyetlerinden, %25’i ise fire ve kayıt dışı kayıplardan kaynaklanmaktadır.
2.3. Oligopol Piyasa Yapısı ve Rekabet Eksikliği
Türkiye’de perakende sektörünün yoğunlaşmış bir oligopol yapıya sahip olduğu bilinmektedir. 2021 verilerine göre, üç büyük zincir market toplam pazarın %70’ini kontrol etmektedir. Bu durum, maliyet artışlarının çok ötesinde “fahiş fiyatlama” davranışlarını kolaylaştırmakta ve piyasa gücünün kötüye kullanılmasına yol açmaktadır.
3. DAVRANIŞSAL VE FİYAT PSİKOLOJİSİ TEMELLİ FAKTÖRLER
Türkiye’de enflasyonist ortam firmalar üzerinde “beklenti etkisi” oluşturmaktadır.
-
Firmalar, maliyet artışlarını beklemeden “önceden fiyatlama” yapmaktadır.
-
Bu davranış, maliyet artışlarından bağımsız, psikolojik fiyat artış döngüsü oluşturmaktadır.
4. POLİTİKA ÇERÇEVESİNDEKİ YASAL VE KURUMSAL TIKANIKLIKLAR
4.1. Hal Yasası’nın Gecikmesi
Hal Yasası’nın yasalaşamaması yapısal reform eksikliğinin simgesi olmuştur.
4.2. Perakende Yasası’nın Sınırlılığı
2015 tarihli Perakende Yasası, mağaza markalı ürünlerde şeffaflığı artırsa da, fiyat zincirine bütüncül müdahale edememektedir.
5. TARIMSAL ÜRETİM VE GIDA GÜVENCESİ
Tarımsal üretimdeki planlama eksikliği temel sorunlardan biridir.
Saadet Partisi olarak:
-
Stratejik ürünlerde üretim kotası sistemi,
-
Girdi sübvansiyonlarının artırılması,
-
TMO ve Tarım Kredi’nin piyasa yapıcılığı rolünün güçlendirilmesi,
-
Kırsal üretici birliklerinin desteklenmesini öneriyoruz.
6. GIDA ENFLASYONUNUN SOSYAL ETKİLERİ
Birleşmiş Milletler verilerine göre, düşük gelirli haneler gelirlerinin %50’sinden fazlasını gıdaya ayırmakta, buna rağmen sağlıklı beslenme sepetini karşılayamamaktadır.
7. POLİTİKA ÖNERİLERİ VE STRATEJİK EYLEM ALANLARI
7.1. Tedarik Zinciri ve Hal Reformu
-
Hal Yasası acilen yasalaştırılmalı, dijital takip sistemi kurulmalı, aracılık marjları şeffaf hale getirilmelidir.
7.2. Rekabetin Güçlendirilmesi
-
Rekabet Kurumu, perakende sektöründeki yoğunlaşmayı düzenleyici müdahalelerle sınırlandırmalıdır.
7.3. Tarımsal Üretim Planlaması
-
Stratejik ürünlerde bölgesel planlama zorunlu hale getirilmelidir.
7.4. Sosyal Politikalar
-
Düşük gelirli haneler için “Sağlıklı Gıda Kartı” sistemi kurulmalıdır.
-
Okul çağındaki çocuklara ücretsiz sağlıklı öğün programı uygulanmalıdır.
7.5. Kurumsal Şeffaflık
-
Fiyat izleme sistemi kamuya açık hale getirilmelidir.
-
TÜİK verilerinde şeffaflık sağlanmalıdır.
8. SONUÇ: SÜRDÜRÜLEBİLİR FİYAT İSTİKRARI İÇİN YENİ PARADİGMA
Gıda enflasyonu, Türkiye ekonomisinde yalnızca maliyet temelli bir problem değil; kur, piyasa yapısı, rekabet eksikliği ve politika koordinasyonu yetersizliğiyle beslenen çok boyutlu bir sorundur.
Yorumlar
Kalan Karakter: