Son zamanlarda okullarda tanık olduğumuz bir manzara var ki, her gördüğümüzde içimizi burkuyor: Öğretmeniyle dalga geçen, saygıyı hafife alan, emekle alay eden bir öğrenci profili… Oysa bizim bildiğimiz, bizim büyüdüğümüz dönemin öğrencisi böyle değildi. Öğretmenine saygı duyar, sınıfa adım attığında edebiyle, terbiyesiyle dururdu. Çünkü bilirdik ki öğretmen sadece ders anlatmaz; hayat öğretir, yol gösterir, karakter inşa eder.
Eskiden öğrenciler “Hocam kızar mı?” diye çekinir, “Aman yanlış yapmayayım” diye özenirdi. Bugün ise bazı gençlerin öğretmeninin emek verdiği dersleri hafife alması, sınıfta şaka malzemesi haline getirmesi gerçekten düşündürücü… Elbette tüm gençler böyle değil; pırıl pırıl, saygılı, çalışkan nice öğrenci var. Ancak saygı sınırlarını zorlayanların sesinin daha çok çıktığı da bir gerçek.
Bir zamanlar öğrenciler öğretmenini görünce ayağa kalkar, defterini düzgün tutar, sözünü kesmemeye özen gösterirdi. Çünkü o nesil bilirdi ki öğretmenin duası da bedduası da ağırdır; emeğine saygı duymak insanlığın gereğidir. Bizim dönemimizde öğretmene karşı yapılan en küçük kabahat bile öğrencinin içini sızlatırdı. Bugün ise sosyal medyada beğeni uğruna öğretmeni küçük düşürmeye çalışanlar çıkıyor… Ne hazin…
Unutulmamalı: Öğretmene saygı, aslında geleceğine saygıdır. Çünkü o sınıfta ders anlatan kişi, bir gün karşına çıkacak hayatın temelini atan kişidir. Gençlere şöyle bir nasihat vermek gerekir; “Hiçbir öğretmeni küçümsemeyin. Bugün size fazla gelen bir uyarı, yarın hayatınızı kurtarabilir. Bizim eski öğretmenlerimizin çoğu belki sertti, belki disiplinliydi ama biz insan olduk, adam olduk, meslek sahibi olduk. Bugün hala onların isimlerini rahmetle, minnetle anıyoruz.”
Keşke yeni nesil de öğretmeninin değerini, sosyal medyada video çekerken değil; yıllar sonra ona teşekkür ederken anlasaydı…Saygı kaybedildiğinde, eğitim kaybedilir. Eğitim kaybedildiğinde ise toplum kaybeder. Bugün hala iyi öğretmenler sayesinde ayakta durabilen bir gençlik varsa, ne mutlu bize…
Sosyal medyanın seni yönlendirmesine izin verme. Paylaştığın her söz, ileride karşına çıkacak bir iz bırakır. Başkalarının hayatına bakıp kendi değerini küçümseme; gerçek mutluluk ekranda değil, yaşadığın hayatta gizlidir. En önemlisi de telefonunu değil kalbini geliştirmeye çalış; çünkü geleceğini belirleyecek olan beğeniler değil, karakterindir.
Sosyal medyada gördüğün her şey gerçek değildir; kimse hayatının zor kısmını paylaşmaz. Kıyasladıkça huzurun azalır, kendine odaklandıkça değerlerin çoğalır. Dijital kalabalıkların içinde yalnızlaşmak istemiyorsan gerçek dostlukları ihmal etme. Her paylaşımdan önce “Buna gerçekten gerek var mı?” diye düşün; çünkü olgunluk bazen paylaşmamakta gizlidir.
Günümüzde ne yazık ki bazı gençlerde saygının eskisi kadar güçlü olmadığı dikkat çekiyor. Büyük–küçük fark etmeksizin insan ilişkilerinde nezaket geri plana itiliyor, empati yerini umursamazlığa bırakıyor. Oysa saygı kaybolduğunda toplumun tüm dengesi bozulur; ailede, okulda, sokakta huzur kalmaz. Gençlerin hatırlaması gereken en önemli şey şudur: Saygı, insanı küçültmez; tam tersine, insanı insan yapan değerdir.
Saygılı bir nesil yetiştirmek önce anne ve babanın evde kurduğu düzende başlar. Çocuk, saygıyı sözlerden değil, ebeveyninin davranışlarından öğrenir; gördüğünü taklit eder. Aile içinde sevgi, sabır ve nezaket hâkimse çocuk da bunu hayatına taşır. Bu yüzden anne ve babalara düşen en büyük görev, saygıyı öğütlemekten önce yaşamak ve örnek olmaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: