Selamımız var..
Hemen hemen hergün sosyal hayatta aşina olduğumuz bir husustur selamlaşmak.. birbiri ile hukuku bulunan, ortak paydada buluşan, yaşam alanları ortak olanların günün her vaktinde karşılaşabildikleri bir muhabbet göstergesidir. Öyle ki birbirlerini tanımayan insanların ilk tanışma evresidir selamlaşmak. Selamlaşmak, öncelikle bir güven belirtisidir, esenlik dileğidir. Bir mekana girildiğinde bir eve misafirliğe gidildiğinde, hatta yolda yürürken karşımızdaki kişiye verilen en hızlı mesajdır. Selam, Merhaba, ‘Selamün Aleyküm’ yani ‘Benden size zarar gelmez güvenebilirsiniz, esenlikler dilerim..’
Hergün sıkça yaptığımız bu davranışa bir de tatlı bir tebessüm eklendiğinde işte ortaya samimiyet dolu bir tutum ekleniyor. Karşılıklı hal hatır sual ediliyor temenniler ile herkes yoluna devam ediyor. Buraya kadar olan kısım olması gerekenler. Peki ya olan nedir?
Daha dün selamını aldığınız belki de bir derdine çare olduğunuz kişi, sizinle aynı kaldırımda yürürken tam selam vermeye hazırlandığınız sırada yol değiştiriyor. Aynı kapıdan geçmek zorunda kaldığınız yine bir başka bir tanışınız, sizi görmezden gelmek için elini telefona atıyor ve siz geçene kadar kafasını kaldırmıyor. Hasbelkader İsminizi bir ortamda duymuş ve size birinin selamı ile gelen bir insanı usulünce karşılayıp uğurladığınız günün akşamı yolda karşılaşıyorsunuz, siz selam veriyorsunuz lakin o sizi tanımamazlıktan geliyor..
Bu olgunun sosyolojik unsurları muhakkak ki var. Psikolojik etmenleri ise daha da irdelenesi bir husus.
Aynı konudan muzdarip birinin düşüncesini bir ironi olarak konuyu pekiştirmek adına paylaşayım. İçersinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi bakın nasıl özetlemiş; ‘En iyi arkadaş yada dost, işi bitince sizi aramayıp selamı kesendir.’ Demiş. Hafızamızı yokladığımızda bu durumun örnekleri azımsanmayacak kadar çok lakin bu cümle bile bizi tebessüm ettirmeye yetiyor aslında.
Ben ise konunun manevi boyutuna dikkatinizi çekmek istiyorum. “Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı ile karşılık verin.” (Nisa, 4/86) buyurulmuştur. Kaçımız bu Ayet-i Kerimeye uygun davranış sergiliyoruz.?
“.. Yaptığınız takdirde birbirinizi sevebileceğiniz bir şey söyleyeyim mi ? Aranızda selamı yayınız.” ( Müslüm, İman, 22, no:93) Peki kaçımız selamın özüne uygun davranış sergiliyoruz. Azımsanacak kadarız değil mi?
Şahsi menfaatlerin ön plana çıktığı, köprülerin geçilmesinin ilk amaç olduğu, makamın kişilik ve karakterden önce geldiği, liyakatin gerektiği değeri görmediği dönemlerde zorla verilen selamlar yerine ve amacına ulaşmıyor, samimiyetten uzak geçiştirmelerle bir ediliyor. Halbuki “Yaratılanı sev, Yaratandan ötürü” düsturu ile karşımızdakinin gözlerinin içine bakılarak verilecek bir selam, sorulacak bir hal hatır bizleri bir birimize daha da kenetleyecek birlikteliğimize güç katacaktır. Selam deyip geçmeyin. Dosta güven veren selam samimi bir tebessümle birleştiği vakit, vicdanın en büyük düşmanlarından olan Riya’yı ortadan kaldıracak, hasetvari tutumları önleyecektir.
O vakit selam olsun samimiyetini yüzüne yansıtanlara, selam içi ve dışı bir olanlara,
Ve Aleyküm Selam…
Selamımız var..
Yayınlanma :
30.01.2025 23:23
Güncelleme
: 30.01.2025 23:51
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: